ÖMRÜMÜN GÜZEL İNSANLARI 🤍

Afacan15

Paylaşımcı
Katılım
9 Ekim 2024
Konular
64
Mesajlar
735
Tepkime puanı
1,028
🤍ÖMRÜMÜN GÜZEL İNSANLARI 🤍

Bugün, varlıklarıyla mutluluğunuzu arttıran güzel insanlara bir kez daha “İYİ Kİ VARSIN” demeyi hatırlayalım Lütfen!

Bilelim ki biz o insanların varlığıyla mutlu oldukça hayatımızın geneline hep, varlıklarıyla bizi çok mutlu eden insanlar eklenecektir.!

(((Pozitif Enerji Evren’de ses hızından daha hızlı geçiş yaparak, geldiği yere ulaşan, fizik ötesi bir enerji geçişidir.)))

Eş, sevgili, arkadaş, iş arkadaşı, komşu olarak.. 😊 Allah iyilerle, iyiliklerle karşılaştırsın! Hepimizi...

“İYİ Kİ VARSIN” cümlesini yürekten hissetmeyi, söylemeyi ve duymayı nasip etsin! İnşALLAH..

İYİ Kİ VARSINIZ ARKADAŞLAR
Sevgiler Selamlar ♥️♥️
İyi Akşamlar 🙋🏻‍♀️🥰
 
SEN ÖLDÜKTEN 1 SAAT SONRA,

Ağlamalar azalır.
Ailen eve gidip yakınlarının yeme içme işiyle ilgilenmeye başlar.
Bu sırada bedeninde organizmalar çalışmaya başlar.

📌İKİ SAAT SONRA,

Evini arayıp cenazeye katılamayanlar mazeret bildirirler.
Bu sırada evindeki taziyeye gelenler spor ve siyaset konuşmaya başlar.

📌ALTI SAAT SONRA,

Birinci dereceden yakınların hariç diğer herkes evine dönüp, bir sonraki gününü planlamaya başlar.

📌24 SAAT SONRA,

İç organların çözünmeye başlar. Bu sırada telefonuna önü bilmeyen kişilerin aramaları, reklam mesajları gelmeye devam etmektedir.

📌İKİ HAFTA SONRA,

Çocukların miras paylaşımı için bir avukatla görüşür ve tırnaklarınla dişlerin dökülmeye başlar.

📌3 AY SONRA,

Eşin televizyonda bir komedi filmine güler ve bedenin sıvılaşmaya başlar.

📌BİR YIL SONRA,

1.yıl dönümünde birisi: "Vay be, bu kadar oldu mu? Daha dün gibi." der ve vücudundaki asit kefenini eritir.

📌ON YIL SONRA ,

Bir arkadaşın eski bir fotoğrafta görüp hatırlar.
Bedeninden geriye kalan sadece kemiklerdir.

İşte bu dünyadaki varlığının tamamen unutulması, bu kadar kısa süre alır. Şimdi bugün kafana taktığın kişi ve olayları tekrar gözden geçir.

SENCE DEĞER Mİ...?!

Biriktirdiğin hiç birşey senin değil,

Bu dünyadan bir hoş seda bırakıp geçip gidebiliyorsan ve elalem ne dere takılmadan kendin olup dilediğince yaşayabiliyorsan sana hergün bayram.
 
Okumak insana olgunluk, konuşmak canlılık, yazmaksa açıklık verir.

Bu sebeple az yazanın hafızasının kuvvetli, az konuşanın hazır cevap, çok okuyanın da hemen her konuya vakıf olması normaldir.

Tarih kitapları insanları aklı selim yapar, şiir nükteci, matematik dikkat kılar, felsefe ise derinleştirir. Mantık ve hitabet münakaş ve münazaralarda ustalaştırır.

Ahlak bilgisi ise ağırbaşlı yapar.

Bilge kişiler hep okumaktan yararlanmışlardır.

Kendisinden önce veya çağdaşının aynı konuda yazmışlarını okuyup onları kendi potasında yoğurarak kendilerini geliştirmişlerdir.

Top oynamak böbrek taşına, ok atmak akciğer ile göğüse, seri yürüyüşler mideye, ata binmek baş ağrısına iyi geldiği gibi okumakta zeka ve fikir jimnastiğine iyi gelir.

Zihni dağınık olan bir kimse matematikle ilgili okuyup ve çalışmalıdır.

Çünkü çözüm sürecinde bir yerde yapılan yanlış o problemin tamamını yanlış yapar.

O bakımdan matematik dikkatli olmayı ve konuya iyi odaklanmayı gerektirir; mahiyettedir.

Düşünür Ovidius (ovidius) ‘yetişen zekâları kitaplarla beslemeyen milletin sonu acıdır’ diyor.

O yüzden özellikle çocuklarımıza kitap okuma sevgisi alışkanlığını kazandırmalıyız.

Goethe (goote) Alman bilimci de ‘insanın birşey öğrenebilmesi için herşeyden önce o şeyi sevmesi gerekir’ demektedir.

Yani okumak; hemen her konuda belleği güçlendirir, yeteneğe katkı sağlar, insanı doldurur ve konuşmaya hazırlar, yazmaksa olgunlaştırır.

Düşünür Gelius, ‘kitaplar sessiz öğretmenlerdir’ diyor.

Bir ülkede ne kadar çok kitap okunursa o millet o kadar çok bAşarılı ve güçlü olur.

Ayrıca önemli günlerde düğünlerde, bayramlarda, kadınlar gününde , kandillerde, öğretmenler gününde, anneler, babalar, sevgililer, doğum günlerinde ve kütüphane günlerinde kitap hediye ederek H z. Ali efendimizin ‘çocuklarınızın yarın söz sahibi olabilmesini istiyorsanız, daha bugünden onlara iyi kitaplar hediye edin’ vasiyetini yerine getirmeliyiz.

Okumak isimli bu nesir yazımı Hz. Muhammed efendimizin ‘ilim talep etmek (okumak, öğrenmek ve araştırmak) her müslümana farzdır’ sözüyle pekiştimek istiyorum.

Atasözlerimiz ve özlü sözlerimizde de söylenildiği gibi;

‘Türkiye Cumhuriyeti’ nin temeli kültürdür.

Kültür; anlam, anlamak, ders almak, düşünmek, zekâyı eğitmektir’. (M. K.Atatürk)
M.K.Atatürk 1800 kitap okuyup, okuduğu kitaplardan tam iki yüz bin satırın altını çizmiştir.

Aşırı meşgulüyetine rağmen bu kadar kitap okuması bize örnek olmalıdır.

‘Okumak en iyi öğretmendir’. (Puşkin)
‘Kitaplık kurmak ibadethane kurmak kadar kutsaldır’. (Victor Hugo-viktor ügo)
‘Okumak bir deva, anlamak şifadır’. (R.Necdet Evrimer)
‘Okumayı sevmeyene dokuz hoca az’. (Atasözü)
‘Okuyan insan fenalığa vakit bulamaz’. (Atasözü)
‘Dünyayı yöneten; kalem, mürekkep ve kâğıttır’. (howell-hovıl)
Alıntı
 
Bende bu Kitap okuyun lafına takıntılıyım birisi kitap oku dedimi kafama bir kurşun sıkıyor gibi oluyorum ne demek kitap okuyun kitap genel bir tanım etrafta bir sürü **** görüyorum ya sırf kitap okumak yada kitap okuyor desinler diye abuk sabuk kitapları alıp okuyorlar şu kitap okuyun meselesini doğru anlatmak lazım maksat nedir kitap okumaktan ilim bilgi edinmek kendini kişiliğini geliştirmek ne demiş atalarımız ilim ilim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir sen kendini bilmezsen bu nasıl ilim bilmektir
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Bende bu Kitap okuyun lafına takıntılıyım birisi kitap oku dedimi kafama bir kurşun sıkıyor gibi oluyorum ne demek kitap okuyun kitap genel bir tanım etrafta bir sürü **** görüyorum ya sırf kitap okumak yada kitap okuyor desinler diye abuk sabuk kitapları alıp okuyorlar şu kitap okuyun meselesini doğru anlatmak lazım maksat nedir kitap okumaktan ilim bilgi edinmek kendini kişiliğini geliştirmek ne demiş atalarımız ilim ilim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir sen kendini bilmezsen bu nasıl ilim bilmektir
@haruns lütfen kelimelerimizi daha düzgün seçelim. Teşekkürler
 
DÜNYA HALİ "Kimse bu dünyadan bir şey götüremez - ne yapılan evler, ne biriken paralar, ne de yıllarca biriken şeyler. Hayat azla ve çokla geçiyor - ekmek ve tuzla, enfes yemeklerle, iki odalı ya da koca bir oda ile - hepsi bir anda geçiyor. Geriye kalan ve anlamlı olan; bırakılan güzel izlenim, severek büyütülen bir evlat, zorda verilen bir el, sabaha kadar dostlarla sohbet, kapıda bekleyen anne baba veya her adımda elini tutan yanındakinindir. Can, can tüm bunlardan sonra kalır. İnşa etmemiz, tutmamız ve nezaketle doldurmamız gereken şey bu. "
 
🤍ÖMRÜMÜN GÜZEL İNSANLARI 🤍

Bugün, varlıklarıyla mutluluğunuzu arttıran güzel insanlara bir kez daha “İYİ Kİ VARSIN” demeyi hatırlayalım Lütfen!

Bilelim ki biz o insanların varlığıyla mutlu oldukça hayatımızın geneline hep, varlıklarıyla bizi çok mutlu eden insanlar eklenecektir.!

(((Pozitif Enerji Evren’de ses hızından daha hızlı geçiş yaparak, geldiği yere ulaşan, fizik ötesi bir enerji geçişidir.)))

Eş, sevgili, arkadaş, iş arkadaşı, komşu olarak.. 😊 Allah iyilerle, iyiliklerle karşılaştırsın! Hepimizi...

“İYİ Kİ VARSIN” cümlesini yürekten hissetmeyi, söylemeyi ve duymayı nasip etsin! İnşALLAH..

İYİ Kİ VARSINIZ ARKADAŞLAR
Sevgiler Selamlar ♥️♥️
İyi Akşamlar 🙋🏻‍♀️🥰
Güzel temenni ve dileklerin için teşekkür ederim birmukabele güzel insan selametle saygı ve selamlarımla🙏👍👏👏👏👋
 
İnsan olmanın eğitimi yok, keşke olsa
ne çok isterdim.

Her isteyen anne- baba olamasa, keşke.

Her isteyen, eline silahı alıp katletmese birilerini.

Her isteyen, dilini terbiye etmeden konuşma hakkını sahip olmasa.

"Ne güzel olurdu dünya değil mi?"

" Biz istiyoruz " diye olmuyor, " biz söylüyoruz" diye de olmasa.

"Keşkeleri" sıkça kullanmak zorunda kalmasak.

Soru işaretleri bir köşede beklemeden yerleşse aklımızın bir köşesine.

Acaba, diyebilmenin öngörülüğünü çizsek bir tarafına hayatın.

Şeker kamışlarından bir ev yapsak vicdanımıza da,
çürümeye yüz tutmamış olsa kalplerimiz.

Söylediğimiz sözlerin arkasında durma gibi özelliğimiz de olsa, keşke.

Çok konuşanın değil, doğru olanın hakkını versek.

Kırıp dökmeden önce, kırılan şeyin bir daha eski işlevini görmeyeceğini gözardı etmesek.

Sonrada, ben böyleyim, hep böyleydim de; dolduruşa geldik işte.

Ben aslında böyle demedim de,
Ellerim yanlışlıkla değdi klevyeye.

(Hadi canim sende)

Her kelimede yanlış bir ima
Elle tutulur bir söz bulamıyorsun, yüzde.

Bulsan da, başımı çevirdiğinde bir yalan öyle çoğalıyor ki , "kırk ağızda, kırk yama ile karınca duasına çıkıyor, bazılarımız"

Kırlarda açan papatyaların, falını tutuyoruz barlarda.

Sevmedi diyoruz hiç yaprak düşmemişse payımıza.

Biz o son yaprağı da kendi ellerimizle kopardık diyemiyoruz.

Hiç tanımadığımız, yüzünü dahi görmediğimiz insanlar hakkında fikir sahibi oluyoruz.

"Kime göre, neye göre, kim kimden daha iyi?"

Çok iyi biliyoruz.

Asıp kesiyoruz ölçüsüz fikirlerin fakir ceplerini, çünkü tartı hazır.

Yüzlerce kötülüğün içinden göz kırparken bize cümleler;

tesadüfen yapılan iyiliklerin arkasından sırıtıyoruz.

Utanmıyoruz da hiç.

En büyük hayal kırıklıklarının üstünden koşar adım geçerken,

Masum çocukluğumuzun arkasına sığınıyoruz.

Karıncaları eziyoruz, "masumum " diye bağırıyoruz arkasından.

Bal gibi katilsin işte!

Sadece hüküm giymiyorsun" karıncanın boyu küçük "diye.

Öyle çok konuşuyoruz ki, ağzımızdan çıkan cümleler anlamını yitiriyor.

Ünlemler birbirine çarpıyor.

Noktayı bile koyamıyoruz cümlenin sonuna.

Bitmiyor çünkü, nefret bitmiyor.

Kavga bitmiyor... Ucu - ucuna yaşıyoruz.

Bir adım atacak olsak "bel altı" uçurum.

Sevgi bitiyor, insanlık bitiyor. Porselen tadında bir hayatın ellerinden tutup, kaybediyoruz elimizde olanı da.

Sevgisiz, saygısız, herşeyden bir haber
Yaşıyoruz.

Ne acı değil mi ?

Özge ÖZGEN
 
"Ah..." dersin, "keşke bir evim olsa da şu kiradan kurtulsam o kadar rahat edeceğim ki..."

Bir evin olur, 2+1.

"Biraz büyük olsa, şuraya bi konsol sığsa ne güzel olurdu." dersin sonra.

O da olur, valla olur! Daha büyük bir ev de alırsın.

Üstünden az biraz zaman geçer sıkılmaya başlarsın: "Keşke bahçeli bir evim olsa çocuklar koştursa, köpek beslesek, domates eksek." dersin.

Gerçekten çabalasan, o da olur.

Bu defa, "şehrin göbeğinde değil de, keşke Ege sahilinde olsaydı şu ev ne güzel deniz havası alırdık." dersin.

O da olur uğraşırsan, niye olmasın?

Ege sahilinde, bahçesinde domates ektiğin, köpeğinin de olduğu o bahçeli evinde anneni babanı özlersin bu defa.

"Keşke onlar da komşum olsaydı, tüm sevdiklerim yanımda olurdu." diye geçirirsin içinden.

Hikaye bu ya, çok istedin o da oldu diyelim...

Sonra n'olur?

Annen baban ölür, deprem olur, sel gelir kendi enkazının altında kalırsın.

Bizi sonsuz mutlu edecek, kavuştuğumuz zaman bizi tatmin edecek tek bir somut şey yok bu hayatta.

Biz zannederiz ki sorun zannettiğimiz şeyi çözersek, bütün sorunlarımızdan kurtulacağız. Her çözüm beraberinde yeni bir sorunu getirir oysa. O sarmaldan kurtulamayacağımızı anlayınca da "yoruldum" demeye başlarız.

Yorulursun...

Hiç durmadan koşmaya devam edersen mola vermezse ruhun, kazananı asla belli olmayacak yarışlara girersen yorulursun güzel kardeşim.

Yorulursun...

Razı olmayana huzur olmadığını kabul etmezsen, insan olduğunu ve hata yapmaya programlandığını hatırlatmazsan kendine yorulursun.

Yorulursun güzel kardeşim. Kabullenmenin başarısızlık değil başarı için ilk basamak olduğunu, merhametin sadece senden acizlere değil bizzat insanın kendine de etmesi gerektiğini, şükretmenin fakirlere has bir eziklik olmadığını kabul etmezsen yorulursun.

Bunları yapmazsan kendi giyotinini kendin hazırlar, başını oraya kendin yaslar, gözlerini kapatıp kendi sonunu korku içinde beklersin.

Bu dünya doyma, rahata erme, tatmin olabilme yeri değil.

Bu dünya öylece geçip gitme, giderken de en güzel şekli ile geçme yeri sadece.

Başka anlam yüklersen çok yorulursun...
Alıntı
 
Ömrümün güzel insanları,
Yıldızlar gibi parlayan,
Karanlık gecelerimi aydınlatan.
Gülüşlerinizle ısıttınız kalbimi,
Sözlerinizle beslediniz ruhumu.

Hatırlarım ilk bakışlarımızı,
Çocukluğumun masum günlerini.
Yanımda oldunuz her zaman,
Paylaştık sevinci ve hüznü.

Şükranlarımla dolu yürek,
Sizi anarken gözlerim dolar.
Ömrümün en güzel hediyesi sizlersiniz,
Varlığınızla hayatım anlam kazanır. ;)
 
"ÖMÜR DEDİĞİN"

Hayata ha şimdi, ha sonra başlayayım derken bir bakıyorsun tükenmiş ömür...
Avucumuzda son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın tecrübe kalıyor.
Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor!..
"Gençlik bir kuş tu; tutmak istedim tutamadım.
Yaşlılık bir paçavra; satmak istedim satamadım."
Bir ikindi gölgesi ömür dediğin...
Gece olur duramazsın, güneş vurur kalamazsın. Sade bir ikindilik, kısa bir dinlencelik...
Dünyaya ait ne varsa harcanıp gidiyor.
Yiyip içmeler, gezip tozmalar, gülüp eğlenmeler...
Bizim zannettiğimiz saklayıp durduğumuz altınlar, azıcık bile vermeye kıyamadığımız paralar...
Bir secde yerleri kalıyor geriye Okşanmış bir yetim başı, öpülmüş anne eli, alınmış bir baba
duası...
Reyyan kapısından geçmek için vize mahiyetinde, saklanmış oruçlar..
Gizliden bir fakirin eline tutuşturulmuş sadakalar kalıyor. Masivadan sıyrılıp, zamansız açılmış eller,
Ve tek O'ndan istemeler,
Ve tek O'na gönderilmiş dilekçeler kalıyor. Yürekten söylenmiş Elhamdülillah acizce,
Kulca edilmiş nasuh bir tövbe,
İsyanları yıkayan gözyaşları kalıyor.
Mümince gülüşler, şeker tadında sözler. Kırıp dökmeden, kimsenin gözünde yaş bırakmadan geçirilmiş günler kalıyor.
Biraz dur, bekle biraz...
Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak... Harcanmış yıllarını seyret usulca.
Bak nasıl bitiyor ömür dediğin...
 
İnsan öldüğünde en yakınının, en sevdiğinin unutma süresi
18 aymış.

Yani 18 ay sonra acısı diner, sizi tatlı bir anı olarak anımsarmış.

Düşününce içim acıdı bir an ...

Değer verdiklerimin, çok sevdiklerimin,
"onlar olmadan asla olmaz" dediklerimin beni 18 ay sonra unutacak olması...

İyi bir iş, geniş bir ev, bir araba, emeklilik hayalleri, “hele şu da olsun rahatlayacağım” derken bir bakıyorsun hayatın sonuna gelmişsin.

Lakin bizim yaradılış sebebimiz araba, ev, bağ, bahçe değil ki...

Hiçbir değer üretmeden, iz bırakmadan yaşanan bir hayat 80 yıl değil de 800 yıl olsa ne yazar ki?

18 ay da unutulduktan sonra...

Yazık oluyor bize.
Çok ucuza gidiyoruz.

İnsanın yetiştirdiği öğrencileri olmalı, öğretmen olmasa bile...

Yazdığı bir kitabı olmalı en azından, ya da yazmaya niyetlendiği...

Tanımadığı, adını bile bilmediği insanlarda iz bırakmışlığı olmalı...

Birileri çevirmeli yolunu
“Siz beni tanımazsınız ama ben sizi tanıyorum, siz benim hayatımı değiştirdiniz” demeli yıllar sonra...

İnsanlara selam vermekten korkmak şöyle dursun, tanımadığı onlarca insanın yüreğine dokunmalı, sohbet etmeli, dertleşmeli, arkadaş olmalı...

Velhasıl kelâm, eşyaya ve kula kul olmak değil, iyi ve verimli bir insan olmak önemli ...

Ah bu çok fazla dünya telaşesine dalmışlığımız yok mu... ?
..........
Sayfada böyle aslında, birbirimizi görmüyoruz ama hissedebiliyoruz..

Duygulandım.😔
 
🌿Yolun yarısını epey geçmiş bir yaşta olarak
“ne öğrendin..?” şimdiye kadar deseler;
“Her gelenin gideceğini,
Her acının azalacağını,
Hayatta hiç bir şeyin, seni üzecek kadar hükmü olmadığını,
Herkesle kahkaha atabildiğini, ama yalnız ağladığını,
Ölümden gayrı her şeyin çaresi olduğunu,
Çok geçten daha kötü bir kelime olmadığını
Her şeyin zamanında önemli olduğunu
Bir saniye sonrasının kaygısına düşmeden yaşamak gerektiğini,
Aslında herkesin kimsesiz olduğunu,
Alıntı
 
ÜÇ GÜNLÜK DÜNYA BURASI!

“Kimseye çok bağlanmamak lazım,
vakti gelince herkes gidecek.

Yanındayken kıymet bilmek lazım,
bir gün herkes geldiği yere dönecek.

Gereksiz yere kalp kırmamak lazım,
ömür dediğin kısa, öyle gelip geçecek.

Kavgayla geçen zamana yazık,
o vakitler geri gelmeyecek.

Parayı baş tacı etmemek lazım,
onurun paranla ölçülmeyecek.

Tutumlulukla cimriliği karıştırmamak lazım,
dostların yoksa o para kimle yenecek?

Malın mülkün derdine,
hayatı kaçırmamak lazım!

Sahip olduklarını götüremezsin yanında,
senden sonra başkaları yiyecek.

En azından bir kere deli gibi aşık olmak lazım,
yoksa kalp sevmeyi nasıl öğrenecek?

Hiç ağlamadıysan bir gidenin ardından,
gözlerin ıslanmayı nereden bilecek?

Güzel anılar biriktirmek lazım,
torunların senden ne dinleyecek?

Bol bol resim çektirmek lazım,
yoksa o günler nasıl yad edilecek?

İnsan dediğinin acı çekmesi lazım,
yoksa düşkünün hâlini nereden bilecek?

Şöyle okkalı bir tokat patlatmalı hayat suratına;
yoksa kim,
haddini nasıl bilecek?

Geçirip tırnaklarını yaşama,
sımsıkı tutunmak lazım;
dertler nasılsa bir gün geçecek.
Dünya burası imtihansız olmaz.

Önemli olan dik durmayı öğrenmektir
çünkü birileri seni itecek.

Mutlaka bir yaktan var edene inanmak lazım,
kim ruhunun boşluğunu doldurabilecek?

İster Rabbim, Allah, de adına,
ister fizik,
ister felsefe;
en kötü anında seni Rabbine olan inanç ayakta tutabilecek.

Hepsinden önce insan olduğunu unutmamak lazım!

Bu dünya yalnız senin değil,
başkalarının da yaşam hakkı var.

Bitkiymiş,
hayvanmış,
havaymış,
denizmiş kucaklamak lazım;
gün gelip onlar sana can verecek.

Bir de şu kalp var ya şu kalp,
ona sevmeyi öğretmek lazım!

Öğretemezsen eğer,
bu dünya senin üstüne
koca bir çarpı koyup geçer Verdiklerin ile Anılar insan insanlığı kadar değer katar.

Hayatınızdaki insanların kiymetini bilin kardeşlerim
Hayırla kalın.
Sürçi lisan etmişsek af ola
 

Geri
Üst