Işık Hızına %99 Oranında Yaklaşabiliriz!Peki Bu Nasıl Mümkün Oluyor?

MAYDONOZ

Üye
Katılım
14 Temmuz 2025
Konular
10
Mesajlar
108
Tepkime puanı
219
Şehir
İstanbul
1752886453926
1919 yılında, Güneş’in bir saniyeliğine gözlerden kaybolduğu bir anda gökyüzünde bilim tarihini değiştiren bir deney yapıldı. O gün, Arthur Eddington ve ekibi, Albert Einstein’ın öngördüğü gibi, yıldız ışıklarının Güneş’in kütleçekimi nedeniyle büküldüğünü kanıtladı. Bu, genel görelilik teorisinin ilk büyük zaferiydi.


Ancak Einstein’ın daha önce, 1905 yılında ortaya koyduğu bir başka teori — özel görelilik — bugün hâlâ evrende hareketi, zamanı ve hatta kütleyi anlamamızda temel rol oynuyor. Bu teori, ışık hızını bir sabit olarak kabul eder ve bize çok çarpıcı bir şey söyler: Hiçbir şey, ışık hızından daha hızlı hareket edemez.


Işık Ne Kadar Hızlıdır?​


Işık, boşlukta saniyede tam olarak 299.792.458 metre yol alır — yani yaklaşık 1.079.252.848 km/saat. Bu öyle bir hızdır ki, Dünya’dan Ay’a sadece 1.3 saniyede ulaşır. Bir göz kırpma süresi bile ışık için bir gezegenlerarası seyahat anlamına gelebilir.


Ancak burada kritik bir ayrım yapılmalı: Işık hızı bir limit değil, bir bariyer gibidir. Kütlesi olan hiçbir cisim bu bariyeri geçemez. Çünkü hızlandıkça, cisimlerin kütlesi efektif olarak artar ve sonunda sonsuz enerji gerekmeden ışık hızına ulaşılamaz hale gelir.


Peki %99 Oranında Yaklaşmak Ne Demek?​


İşte fiziğin en heyecan verici alanlarından biri burada başlıyor. Örneğin, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC), protonları ışık hızının %99.9999991’i kadar hızlara çıkarabiliyor. Bu hızlara ulaştıklarında, bu parçacıkların davranışı klasik fizik yasalarıyla açıklanamaz hale geliyor — çünkü artık zaman, uzunluk ve kütle kavramları bambaşka biçimlere bürünüyor.


Örneğin:


  • Parçacık için zaman yavaşlar (göreli zaman genişlemesi),
  • Parçacığın boyu hareket yönünde kısalır (uzunluk büzülmesi),
  • Parçacığın enerjisi öyle artar ki, kütle gibi davranmaya başlar (E=mc²).

İnsanlar Bu Hızlara Ulaşabilir mi?​


İşte işin sınırları burada başlıyor. Şu anda insan yapımı hiçbir araç, insan taşıyarak ışık hızına yaklaşamaz. Çünkü:


  1. Enerji gereksinimi devasa: Bir insanı ışık hızına yakın bir hıza ulaştırmak için gereken enerji, küçük bir ülkenin yıllık elektrik üretiminden fazladır.
  2. Radyasyon tehlikesi: Bu hızlarda kozmik radyasyonla çarpışmak, ölümcül miktarda radyasyon anlamına gelir.
  3. İvme problemi: Bu hızlara ulaşmak için çok uzun bir sürede çok küçük ivmelerle hızlanmak gerekir, aksi takdirde vücudumuz ezilir.

Ancak teorik olarak, bir uzay aracının ışık hızına yaklaşması mümkün olabilir. Örneğin güneş yelkenleri, füzyon roketleri ya da spekülatif olarak antimadde motorları, gelecekte ışık hızının %10’larına kadar çıkabilir. %99 ise hâlâ şimdilik yalnızca parçacıklara ait bir ayrıcalık.


Zaman Yolculuğu mu? Evet Ama Sadece İleriye​


Özel görelilik teorisi, yüksek hızlara ulaşan bir gözlemcinin zamanının daha yavaş aktığını öngörür. Bu, pratikte şu anlama gelir: Bir astronot ışık hızına yakın hızla bir yolculuğa çıkarsa, Dünya’da yıllar geçmiş olabilir, ama astronot için sadece aylar geçmiştir. Bu etkiye zaman genişlemesi denir ve bugüne kadar defalarca ölçülüp kanıtlanmıştır — GPS uydularında bile bu etki göz önünde bulundurulur.


Yani evet, geleceğe zaman yolculuğu mümkündür. Ama geri dönüş yoktur.

Özetlemek ve sonuca varmak gerekirse:
Işık hızına yaklaşmak, insanlığın evreni keşfetme arzusunun sınırlarını zorlayan bir hayal. Bugün için bu hızlara sadece parçacıklar ulaşabiliyor. Ama her yeni teknoloji, bu sınırı biraz daha yakın kılıyor. Belki de bir gün, insanlık gerçekten yıldızlara dokunabilecek.



Peki Ya Biz Ne Yapıyoruz?​


Evrenin sınırlarını zorlayan böylesi konular, aslında sadece bilim insanlarının değil, hepimizin zihinsel dünyasını zenginleştirmesi gereken meseleler. Ancak ne yazık ki, bugün hâlâ bazı kesimlerin bütün zihinsel enerjilerini çağlar öncesinde yapılmış tartışmalara, değişmeden aktarılan ezber bilgilere harcadığını görüyoruz.


Oysa içinde yaşadığımız evren, hayran olunacak kadar karmaşık ve keşfedilmeyi bekleyen gerçeklerle dolu. Kütleçekimi dalgaları, kuantum dolanıklığı, ışık hızının sınırları… Bunlar sadece bilimsel konular değil; insan zihninin evrene açılan kapıları.


Kendimize şu soruyu sormalıyız:
“İçinde bulunduğumuz çağda, hâlâ aynı yerde saymak mı istiyoruz, yoksa yıldızlara doğru düşünsel bir yolculuğa çıkmak mı?”

Sizin düşünceleriniz nelerdir??
 
Son düzenleme:
Linc yemeyeceksem; Ben bu '' görelilik teorisi''ne inanmıyorum. Bana pek mantıklı gelmiyor. :)
 
  • Beğen
Tepkiler: bij
Aslına bakarsan; Görüntümüzü, ve sesimizi ışık hızına ulaştırabildik. Sesi bilmem de, Görüntü/ışık Kuantum parçaçıklarından oluşuyor.
Bizim bir kütlemiz var ve atomlardan oluşuyoruz.
En basit tabiri ile; ışık hızına ulaşmamız için atomlara ya da atom altı parçaçıklara bölünmemiz lazım. O da imankansız görünüyor.
Ama 10 bin sen sonra ne olur bilemeyiz.
Tabii o teknoloji bulunduğunda da; belki en önemsiz kısmı ışık hızında yolculuk olacak.
Atomları/atom altı paçacıkları ayırıp tekrar bir araya kusursuz bir şekilde getirmek; neredeyse yoktan var etme gücüne eriştirir. ( Benim fikrim)
Buna da bilim sihiri denir. Ki bilim sihirdir.
Toparlıyorum; Işık hızı değil de; kısa yollar/solucan delikleri bulabiliriz. Bu, görece daha mantıklı duruyor :) Her ne kadar bu da uçuk bir fikir olsa bile.
 
  • Beğen
Tepkiler: bij
Gerçekten çok yerinde tespitler yapmışsın @Thanos .
Evet, ışık hızına görüntümüzü ulaştırmak konusunda zaten bir anlamda başarılıyız:
Görüntü ve ses, elektromanyetik dalgalar ve mekanik dalgalar aracılığıyla iletiliyor. Özellikle görüntü (yani ışık), fotonlar sayesinde ışık hızıyla yayılıyor. Bir Zoom görüşmesinde ya da canlı yayında gördüğümüz şey, kelimenin tam anlamıyla ışık hızında seyahat eden bilgi. Buraya kadar sorun yok.
Ama dediğin gibi, biz etten kemikten yapılmışız — yani atomlardan oluşuyoruz. Ve atomlar, kütlesi olan parçacıklardan meydana geliyor. Bu nedenle, kütleli bir varlığın ışık hızına ulaşması, özel göreliliğe göre sonsuz enerji gerektiriyor. Yani bugünkü fiziğe göre bu gerçekten imkânsız.
Ancak senin şu kısmın çok önemli:
“Ama 10 bin sene sonra ne olur bilemeyiz.”
Kesinlikle! Bugün bize “imkânsız” gelen şeyler, geçmişte de vardı. Örneğin gökyüzüne çıkmak, aya gitmek, bilgiye anında erişmek… Bunların hepsi bir zamanlar ütopyaydı.
Atomları veya atom altı parçacıkları ayırıp yeniden birleştirmek konusu ise çok güçlü bir noktaya değiniyor. Bu fikir, kuantum teleportasyon ve madde tarama–yeniden yapılandırma (matter reconstruction) gibi konularla flört ediyor. Henüz ilkel seviyede bile değiliz, ama teorik olarak bu fikir, "bilimsel sihir" olarak gerçekten tanımlanabilir.
“Bilim sihirdir.”
Bu çok güzel ve doğru bir tanım. Arthur C. Clarke'ın şu sözü geliyor aklıma:
“Yeterince gelişmiş her teknoloji, sihirden ayırt edilemez.”
Ve son olarak çok mantıklı bir noktaya parmak bastın:
“Işık hızı değil de, kısa yollar/solucan delikleri bulabiliriz.”
Evet, şu an bilimsel çevreler ışık hızını aşmaktan çok, uzayı “kısaltmakla” ilgileniyor. Solucan delikleri (wormholes), kütleçekimi mercekleri ve hatta “warp drive” teorileri (Alcubierre sürücüsü gibi) bu alanda umut vadediyor. Henüz kanıtlanmış değil ama, bu fikirler çok daha “enerji dostu” ve teorik olarak daha uygulanabilir gibi duruyor.
Senin düşüncen hem hayal gücü hem de bilimsel temel açısından gayet sağlam. Bugünün “imkânsız”ları, yarının “gündelik teknolojileri” olabilir. Bilim, zamanla imkânsızı yeniden tanımlar. Ve bazen de… sihre çok yaklaşır.
 
Linc yemeyeceksem; Ben bu '' görelilik teorisi''ne inanmıyorum. Bana pek mantıklı gelmiyor. :)
Aslına bakarsan; Görüntümüzü, ve sesimizi ışık hızına ulaştırabildik. Sesi bilmem de, Görüntü/ışık Kuantum parçaçıklarından oluşuyor.
Bizim bir kütlemiz var ve atomlardan oluşuyoruz.
En basit tabiri ile; ışık hızına ulaşmamız için atomlara ya da atom altı parçaçıklara bölünmemiz lazım. O da imankansız görünüyor.
Ama 10 bin sen sonra ne olur bilemeyiz.
Tabii o teknoloji bulunduğunda da; belki en önemsiz kısmı ışık hızında yolculuk olacak.
Atomları/atom altı paçacıkları ayırıp tekrar bir araya kusursuz bir şekilde getirmek; neredeyse yoktan var etme gücüne eriştirir. ( Benim fikrim)
Buna da bilim sihiri denir. Ki bilim sihirdir.
Toparlıyorum; Işık hızı değil de; kısa yollar/solucan delikleri bulabiliriz. Bu, görece daha mantıklı duruyor :) Her ne kadar bu da uçuk bir fikir olsa bile.
Vay arkadaş benim gibi düşünen birileri daha varmış :)
Düşüncelerine sağlık...
 
Ekli dosyayı görüntüle 10591
1919 yılında, Güneş’in bir saniyeliğine gözlerden kaybolduğu bir anda gökyüzünde bilim tarihini değiştiren bir deney yapıldı. O gün, Arthur Eddington ve ekibi, Albert Einstein’ın öngördüğü gibi, yıldız ışıklarının Güneş’in kütleçekimi nedeniyle büküldüğünü kanıtladı. Bu, genel görelilik teorisinin ilk büyük zaferiydi.


Ancak Einstein’ın daha önce, 1905 yılında ortaya koyduğu bir başka teori — özel görelilik — bugün hâlâ evrende hareketi, zamanı ve hatta kütleyi anlamamızda temel rol oynuyor. Bu teori, ışık hızını bir sabit olarak kabul eder ve bize çok çarpıcı bir şey söyler: Hiçbir şey, ışık hızından daha hızlı hareket edemez.


Işık Ne Kadar Hızlıdır?​


Işık, boşlukta saniyede tam olarak 299.792.458 metre yol alır — yani yaklaşık 1.079.252.848 km/saat. Bu öyle bir hızdır ki, Dünya’dan Ay’a sadece 1.3 saniyede ulaşır. Bir göz kırpma süresi bile ışık için bir gezegenlerarası seyahat anlamına gelebilir.


Ancak burada kritik bir ayrım yapılmalı: Işık hızı bir limit değil, bir bariyer gibidir. Kütlesi olan hiçbir cisim bu bariyeri geçemez. Çünkü hızlandıkça, cisimlerin kütlesi efektif olarak artar ve sonunda sonsuz enerji gerekmeden ışık hızına ulaşılamaz hale gelir.


Peki %99 Oranında Yaklaşmak Ne Demek?​


İşte fiziğin en heyecan verici alanlarından biri burada başlıyor. Örneğin, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC), protonları ışık hızının %99.9999991’i kadar hızlara çıkarabiliyor. Bu hızlara ulaştıklarında, bu parçacıkların davranışı klasik fizik yasalarıyla açıklanamaz hale geliyor — çünkü artık zaman, uzunluk ve kütle kavramları bambaşka biçimlere bürünüyor.


Örneğin:


  • Parçacık için zaman yavaşlar (göreli zaman genişlemesi),
  • Parçacığın boyu hareket yönünde kısalır (uzunluk büzülmesi),
  • Parçacığın enerjisi öyle artar ki, kütle gibi davranmaya başlar (E=mc²).

İnsanlar Bu Hızlara Ulaşabilir mi?​


İşte işin sınırları burada başlıyor. Şu anda insan yapımı hiçbir araç, insan taşıyarak ışık hızına yaklaşamaz. Çünkü:


  1. Enerji gereksinimi devasa: Bir insanı ışık hızına yakın bir hıza ulaştırmak için gereken enerji, küçük bir ülkenin yıllık elektrik üretiminden fazladır.
  2. Radyasyon tehlikesi: Bu hızlarda kozmik radyasyonla çarpışmak, ölümcül miktarda radyasyon anlamına gelir.
  3. İvme problemi: Bu hızlara ulaşmak için çok uzun bir sürede çok küçük ivmelerle hızlanmak gerekir, aksi takdirde vücudumuz ezilir.

Ancak teorik olarak, bir uzay aracının ışık hızına yaklaşması mümkün olabilir. Örneğin güneş yelkenleri, füzyon roketleri ya da spekülatif olarak antimadde motorları, gelecekte ışık hızının %10’larına kadar çıkabilir. %99 ise hâlâ şimdilik yalnızca parçacıklara ait bir ayrıcalık.


Zaman Yolculuğu mu? Evet Ama Sadece İleriye​


Özel görelilik teorisi, yüksek hızlara ulaşan bir gözlemcinin zamanının daha yavaş aktığını öngörür. Bu, pratikte şu anlama gelir: Bir astronot ışık hızına yakın hızla bir yolculuğa çıkarsa, Dünya’da yıllar geçmiş olabilir, ama astronot için sadece aylar geçmiştir. Bu etkiye zaman genişlemesi denir ve bugüne kadar defalarca ölçülüp kanıtlanmıştır — GPS uydularında bile bu etki göz önünde bulundurulur.


Yani evet, geleceğe zaman yolculuğu mümkündür. Ama geri dönüş yoktur.




Sonuç​


Işık hızına yaklaşmak, insanlığın evreni keşfetme arzusunun sınırlarını zorlayan bir hayal. Bugün için bu hızlara sadece parçacıklar ulaşabiliyor. Ama her yeni teknoloji, bu sınırı biraz daha yakın kılıyor. Belki de bir gün, insanlık gerçekten yıldızlara dokunabilecek.



Peki Ya Biz Ne Yapıyoruz?​


Evrenin sınırlarını zorlayan böylesi konular, aslında sadece bilim insanlarının değil, hepimizin zihinsel dünyasını zenginleştirmesi gereken meseleler. Ancak ne yazık ki, bugün hâlâ bazı kesimlerin bütün zihinsel enerjilerini çağlar öncesinde yapılmış tartışmalara, değişmeden aktarılan ezber bilgilere harcadığını görüyoruz.


Oysa içinde yaşadığımız evren, hayran olunacak kadar karmaşık ve keşfedilmeyi bekleyen gerçeklerle dolu. Kütleçekimi dalgaları, kuantum dolanıklığı, ışık hızının sınırları… Bunlar sadece bilimsel konular değil; insan zihninin evrene açılan kapıları.


Kendimize şu soruyu sormalıyız:
“İçinde bulunduğumuz çağda, hâlâ aynı yerde saymak mı istiyoruz, yoksa yıldızlara doğru düşünsel bir yolculuğa çıkmak mı?”

Sizin düşünceleriniz nelerdir??
Bu güzel ve derin konu için çok teşekkürler...Epey malzeme çıktı bana düşünmek için :)
 
Aslına bakarsan; Görüntümüzü, ve sesimizi ışık hızına ulaştırabildik. Sesi bilmem de, Görüntü/ışık Kuantum parçaçıklarından oluşuyor.
Bizim bir kütlemiz var ve atomlardan oluşuyoruz.
En basit tabiri ile; ışık hızına ulaşmamız için atomlara ya da atom altı parçaçıklara bölünmemiz lazım. O da imankansız görünüyor.
Ama 10 bin sen sonra ne olur bilemeyiz.
Tabii o teknoloji bulunduğunda da; belki en önemsiz kısmı ışık hızında yolculuk olacak.
Atomları/atom altı paçacıkları ayırıp tekrar bir araya kusursuz bir şekilde getirmek; neredeyse yoktan var etme gücüne eriştirir. ( Benim fikrim)
Buna da bilim sihiri denir. Ki bilim sihirdir.
Toparlıyorum; Işık hızı değil de; kısa yollar/solucan delikleri bulabiliriz. Bu, görece daha mantıklı duruyor :) Her ne kadar bu da uçuk bir fikir olsa bile
Parmaklardaki taşların hakkını vermişsin :)
 
Aklıma delice bir fikir geldi, saçma olsun olmasın yazıcam. Tabii burada fizği iyi bilmek lazım. Kuantumu da bilmiyorum, sonuçta fizikçi değilim.
Fikir ne kadar saçma olsa bile; en azında doğru yola/fikirlere gitmek için bir araçtır.
Atıyorum; Kuantum bir süpürge makinesi ve bizi/kütleyi/ortamı vakumlayıp başka tarafa atıyor fırlatıyor.
Belki sandığımız ışık hızı ile seyehat; öyle bildiğimiz düz bir hatta/çizgide gitmek gibi değil; atlama oluyor, Jump! Ve tabii sosa Zaman/mekan şeyini de ekelersek... :)
 
Bu güzel ve derin konu için çok teşekkürler...Epey malzeme çıktı bana düşünmek için :)
Aklıma delice bir fikir geldi, saçma olsun olmasın yazıcam. Tabii burada fizği iyi bilmek lazım. Kuantumu da bilmiyorum, sonuçta fizikçi değilim.
Fikir ne kadar saçma olsa bile; en azında doğru yola/fikirlere gitmek için bir araçtır.
Atıyorum; Kuantum bir süpürge makinesi ve bizi/kütleyi/ortamı vakumlayıp başka tarafa atıyor fırlatıyor.
Belki sandığımız ışık hızı ile seyehat; öyle bildiğimiz düz bir hatta/çizgide gitmek gibi değil; atlama oluyor, Jump! Ve tabii sosa Zaman/mekan şeyini/sosunu de ekelersek... :)
Einstein amcamızın yaptığı yapın arkadaşlar, deneyleri hayal gücünüzde canlandırarak yapın. Orası saçma sapan tabu ve dogmaların kurallarından arındırarak sınırsız düşüncelere evrilebilir, bu bize Tanrı'nın insana bahşettiği en büyük nimettir.
 
Einstein amcamızın yaptığı yapın arkadaşlar, deneyleri hayal gücünüzde canlandırarak yapın. Orası saçma sapan tabu ve dogmaların kurallarından arındırarak sınırsız düşüncelere evrilebilir, bu bize Tanrı'nın insana bahşettiği en büyük nimettir.
Merak etme'' saçma'' diyişim saçma bulduğumdan, saçma oluşundan değil; Tamamen mütevazi oluşumdan. :D
 
Ben gerçeklerle ilgilenirim. Şu anda ışık hızına ulaşmayı bırak yüzde birine ulaşmak bile mümkün değil. İçinde sağ kalamayız sadece araç üretilebilir ama o da ışık hızının yüzde birine yakın olur. Solucan delikleri tamamen safsatadan ibaret öyle bir şey olduğunu sanmıyorum . mümkün değil evin balkonundan girip yatak odasından çıkmak mümkün değil aradaki yolu hiç bir şekilde kısaltamazsın. Einstein'in fikirlerine saygı duyuyorum ama fazla ütopik hayalleri vardı. Kendi düşüncem insanlık asla ışık hızıni boşver onun onda biri hızına bile asla ulaşamayacak. Hatta daha farklı bir düşüncem daha var. Tüm insanlık hayatı bir yıldız parçasının bize çarpmasıyla tamamen yok olacağını düşünüyorum. Hiç birşeyi araştırmaya fırsat bile kalmayacak. Üzgünüm tesadüfen oluştuğumuz evrende tesadüfen yok olacağız.
 
Ben gerçeklerle ilgilenirim. Şu anda ışık hızına ulaşmayı bırak yüzde birine ulaşmak bile mümkün değil. İçinde sağ kalamayız sadece araç üretilebilir ama o da ışık hızının yüzde birine yakın olur. Solucan delikleri tamamen safsatadan ibaret öyle bir şey olduğunu sanmıyorum . mümkün değil evin balkonundan girip yatak odasından çıkmak mümkün değil aradaki yolu hiç bir şekilde kısaltamazsın. Einstein'in fikirlerine saygı duyuyorum ama fazla ütopik hayalleri vardı. Kendi düşüncem insanlık asla ışık hızıni boşver onun onda biri hızına bile asla ulaşamayacak. Hatta daha farklı bir düşüncem daha var. Tüm insanlık hayatı bir yıldız parçasının bize çarpmasıyla tamamen yok olacağını düşünüyorum. Hiç birşeyi araştırmaya fırsat bile kalmayacak. Üzgünüm tesadüfen oluştuğumuz evrende tesadüfen yok olacağız.
"Gerçeklerle ilgileniyorum."
Bu çok güzel — bilim de tam olarak bununla ilgileniyor.
Ama işin ironisi şu ki: Bilim, 'imkânsız' sanılanları mümkün kılmakla meşgul.
* Uçmak imkânsızdı, Wright Kardeşler geldi.
*Ay’a gitmek saçmaydı, 1969’da oldu.
*Binlerce kilometre öteden görüntü göndermek "mucize" sayılırdı, şimdi cebimizde.

Senin dediğin gibi, ışık hızına ulaşmak şu an için mümkün değil. Ve evet, araç içinde sağ kalmak da... zor değil, imkânsız. Ama "onda biri bile mümkün değil" demek, bilimin tarihine biraz haksızlık olur.

* Solucan delikleri konusuna gelirsek:
Bunlar "kanıtlanmış gerçekler" değil ama Einstein-Rosen köprüsü gibi denklemler içinde teorik olarak var olabiliyor.
Bugün bilimsel safsata gibi görünmesi, yarın birinin bunu kanıtlamayacağı anlamına gelmez. Newton da ışığın parçacık mı, dalga mı olduğunu çözemezdi — ama biz çözdük.

* "Einstein’ın hayalleri fazla ütopikti" diyorsun ya...
Belki de en büyük bilimsel devrimler, ütopik sanılan hayallerin peşinden gitmekle geldi.
Çünkü gerçeklik, çoğu zaman hayal gücünü takip eder — tam tersi değil.

Evet, bir yıldız çarpabilir. Güneş patlayabilir. Dünya bitebilir.
Ama asıl soru şu:
“O güne kadar elimizden geleni yapacak mıyız, yoksa yok oluşu bekleyip pes mi edeceğiz?”

Belki de tüm mesele bu. @harunsibel61 ;)
 
Ben gerçeklerle ilgilenirim. Şu anda ışık hızına ulaşmayı bırak yüzde birine ulaşmak bile mümkün değil. İçinde sağ kalamayız sadece araç üretilebilir ama o da ışık hızının yüzde birine yakın olur. Solucan delikleri tamamen safsatadan ibaret öyle bir şey olduğunu sanmıyorum . mümkün değil evin balkonundan girip yatak odasından çıkmak mümkün değil aradaki yolu hiç bir şekilde kısaltamazsın. Einstein'in fikirlerine saygı duyuyorum ama fazla ütopik hayalleri vardı. Kendi düşüncem insanlık asla ışık hızıni boşver onun onda biri hızına bile asla ulaşamayacak. Hatta daha farklı bir düşüncem daha var. Tüm insanlık hayatı bir yıldız parçasının bize çarpmasıyla tamamen yok olacağını düşünüyorum. Hiç birşeyi araştırmaya fırsat bile kalmayacak. Üzgünüm tesadüfen oluştuğumuz evrende tesadüfen yok olacağız.
Tesadüf diye bir şey yok. Sen bugün bu foruma tesadüfen girip, tesadüfen bu yazıyı okumadın. Blinçli bir şekilde yaptın. Belki seçim sana ait değildi ama tesadüf de değildi.
Daha doğrusu; senin dışında gelişen olaylar sayesinde doğdun ve buraya gelene kadar da hiçbir şey tesadüf değildi.
Velhasıl, sabah sabah felsefe yapıp daha derine inmek istedimiyorum ama anla işte. :)
 
Tesadüf diye bir şey yok. Sen bugün bu foruma tesadüfen girip, tesadüfen bu yazıyı okumadın. Blinçli bir şekilde yaptın. Belki seçim sana ait değildi ama tesadüf de değildi.
Daha doğrusu; senin dışında gelişen olaylar sayesinde doğdun ve buraya gelene kadar da hiçbir şey tesadüf değildi.
Velhasıl, sabah sabah felsefe yapıp daha derine inmek istedimiyorum ama anla işte. :)
Oooo felsefe... Bayılırımmm🤤
Külli irade ve Cüzi irade diyerek karıştırayım mı ortalığı? 😂😂😂
 

Geri
Üst