Hababam Sınıfı'ndaki'' Düşünüyorum o halde varım'' Sözünün altını biraz dolduralım.( Felsefe Zamanı)

Thanos

Paylaşımcı
Katılım
28 Aralık 2024
Konular
71
Mesajlar
968
Tepkime puanı
1,694
Rene Descartes ve Örümcek Adam'ın Maskesi; Gerçeği öğrenmek istiyorsanız'' Gerçek'' sandığınız her şeyden süphe edin.
 
Sınırlı akılla sınırsızı anlayabilmek. Mümkünmüdür mesele bu
 
Ooo! Sabah sabah kahveden güzel kafa açar, yeşillendiririm burayı ben.
O zaman öncelikle "şüphe" ile başlayalım.
Şüphe, insan zihninin en temel özelliklerinden biridir ve felsefi olarak birçok farklı açıdan ele alınabilir. Şüphe duymamızın nedenlerini birkaç başlık altında inceleyelim:

1. Bilinmezlik ve Sınırlı Bilgi

İnsan, doğası gereği sınırlı bilgiye sahip bir varlıktır. Hiçbir zaman her şeyi kesin olarak bilemeyiz. Bu yüzden karşılaştığımız her yeni durum, bilgi eksikliği nedeniyle şüpheyi doğurur. Descartes’in dediği gibi:
"Düşünüyorum, öyleyse varım" – çünkü şüphe etmek, düşünmenin bir parçasıdır.

2. Algılarımızın Güvenilmezliği

Gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz her şey algılarımıza dayanır ve algılarımız bazen bizi yanıltabilir. Örneğin; bir çubuğun suyun içinde kırık gibi görünmesi, rüyalarda gerçeği yaşıyor gibi hissetmemiz… Bu yüzden gerçekliği sorgulamak zorundayız.

3. Öğretilere Karşı Kuşku

Çocukluktan itibaren toplum, din, gelenekler ve eğitimle belirli bir düşünce sistemine yönlendiriliriz. Ancak büyüdükçe, bu öğretilerin hepsinin kesin doğru olup olmadığını sorgulamaya başlarız. Tarih boyunca birçok büyük düşünür, toplumsal kabul gören dogmalara karşı çıkarak ilerleme sağlamıştır.

4. Eleştirel Düşüncenin Temeli

Şüphe etmek, doğruya ulaşmanın anahtarıdır. Bilimsel yöntemin temeli bile sürekli sorgulamaya dayanır. Örneğin, Galileo ve Kopernik, o dönemde kabul edilen dünya görüşlerine şüpheyle yaklaştıkları için modern astronominin temelini attılar.

5. Hayatta Kalma Mekanizması

Evrimsel olarak bakarsak, şüphe hayatta kalmamızı sağlayan bir araçtır. Atalarımızın bir çalıdan gelen sesi hemen tehlike olarak algılaması, onların hayatta kalma şansını artırdı. Yani, beynimiz doğası gereği tehlikeleri göz ardı etmemek için şüphe etmeye programlanmıştır.

6. Sonsuz Gerçeklik Olasılıkları

Felsefi olarak baktığımızda, gerçeklik tek bir kesin doğrudan mı oluşur, yoksa sonsuz olasılıklar mı içerir? Eğer tek bir gerçeklik varsa bile, insan zihni onun tam bilgisine ulaşamayabilir. Bu yüzden kesin doğrular yerine sürekli sorgulama yolunu seçeriz.

Sonuç: Şüphe Zaruri midir?

Şüphe, insanı insan yapan özelliklerden biridir. Eğer şüphe etmezsek:

  • Gerçek bilgiye ulaşamayız.
  • Bilim ve felsefe gelişmez.
  • Yeni düşüncelere açık olamayız.
  • Dogmalara teslim oluruz.
Ancak aşırı şüphecilik de insanı paranoya, güvensizlik ve nihilizme sürükleyebilir. Önemli olan, dengeli bir şekilde şüphe edip mantıklı sonuçlar çıkarmaktır.

Peki @Thanos Zihnimizdeki düşüncelerin kaynağı nedir?
Zihnimizdeki düşüncelerin kaynağı, felsefi, bilimsel ve bilinç üzerine yapılan tartışmalarda en temel sorulardan biridir. Düşüncelerimizin nasıl ve nereden geldiğine dair birçok farklı yaklaşım var.

1. Biyolojik ve Nörolojik Kaynak

Beynimiz milyarlarca nöronun oluşturduğu karmaşık bir ağdır. Düşüncelerimiz, nöronlar arasındaki elektriksel ve kimyasal etkileşimler sonucunda ortaya çıkar. Ancak bu etkileşimler neden belirli bir bilince yol açıyor? Burası hâlâ tam olarak çözülebilmiş değil.

  • Bilinçsiz Düşünceler: Beyin, çoğu işlemi otomatik olarak yapar. Nefes almak, yürümek, tehlikeyi algılamak gibi birçok düşünce, bilinçli kontrol olmadan oluşur.
  • Bilinçli Düşünceler: Daha kompleks ve soyut düşünceler, bilinçli çaba gerektirir. Gelecek planları yapmak, felsefi sorgulamalar ya da sanatsal yaratıcılık gibi süreçler bilinçli düşüncelerin örnekleridir.

2. Deneyimler ve Çevresel Etkiler

Düşüncelerimiz, doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız deneyimler ve çevresel etkileşimlerle şekillenir. John Locke, insan zihninin doğuştan boş bir levha (tabula rasa) olduğunu ve tüm düşüncelerimizin deneyimlerden geldiğini savunmuştur.

  • Eğitim ve Kültür: Hangi toplumda, hangi geleneklerle büyüdüğümüz, düşüncelerimizin temel yapı taşlarını oluşturur.
  • Kişisel Deneyimler: Yaşadığımız olaylar, duygularımız ve hatıralarımız düşüncelerimizi şekillendirir.

3. Evrimsel ve Genetik Etkenler

Düşüncelerimizin bir kısmı, genetik mirasımızın bir ürünü olabilir. Evrim sürecinde hayatta kalmamızı sağlayan düşünce kalıpları beynimize işlemiş olabilir.

  • Örneğin: Ani bir ses duyduğumuzda tehlike algısı hemen devreye girer. Bu, düşüncelerimizin bazı kısımlarının doğuştan geldiğini gösterir.

4. Bilinç ve Serbest İrade Tartışması

Büyük bir felsefi soru da şu: Düşüncelerimizi gerçekten biz mi üretiyoruz, yoksa bilinçaltımız mı karar veriyor?

  • Determinizm: Düşüncelerimiz, beynimizdeki biyolojik süreçlerin kaçınılmaz bir sonucu olabilir. Yani biz aslında “özgür iradeye” sahip değiliz, sadece beynimizin ürettiği şeyleri düşünüyormuşuz gibi hissediyoruz.
  • Özgür İrade: İnsan zihni, kendi düşüncelerini yaratma ve değiştirme gücüne sahiptir. Seçimlerimiz tamamen bizim irademize bağlıdır.

5. Kolektif Bilinç ve Bilinçaltı

Bazı filozoflar ve psikologlar, bireysel düşüncelerimizin kolektif bilinçten etkilendiğini söyler.

  • Carl Jung: İnsan zihninin kolektif bilinçaltına bağlı olduğunu, düşüncelerimizin büyük bir kısmının insanlığın ortak deneyimlerinden etkilendiğini savunur.
  • Sigmund Freud: Bilinçli düşündüğümüzü sandığımız birçok şey aslında bilinçaltımızdaki bastırılmış duyguların ve arzuların bir yansımasıdır.

Sonuç: Düşünceler Nereden Geliyor?

Kesin bir cevap yok ama düşüncelerimizin oluşumunda biyolojik süreçler, deneyimlerimiz, genetik mirasımız, bilinçaltımız ve toplumsal etkiler rol oynuyor.

Şimdiii... Forumda kurallar gereği Siyaset ve Din tartışması yasak. Ama felsefe gereği bu konuların içinde neresinden kaçarsak kaçalım illa ki konu "ONA" dokunuyor ve kaçamayız. Bu yüzden şimdi DİNi bir kutuya koyun ve kenarda tutun. Herkesin inancıma saygıyla, o kutu bir kenarda dursun!
öyle devam edelim...

Tanrı Kusursuz mudur?

Bu sorunun cevabı, Tanrı’yı nasıl tanımladığına bağlıdır.

  1. Klasik Teistik Görüş (Tanrı Kusursuzdur)
    • Omnipotent (Her şeye gücü yeten)
    • Omniscient (Her şeyi bilen)
    • Omnibenevolent (Mutlak iyi ve adil)
    • Zamansız ve değişmez
    • Eğer Tanrı bu sıfatlara sahipse, kusursuz olması gerekir. Çünkü kusursuzluk, eksiklikten tamamen arınmış olmak demektir. Ancak bu görüşe karşı bazı eleştiriler var:
    • Eğer Tanrı her şeyi biliyorsa, özgür irade nasıl mümkün olabilir?
    • Eğer Tanrı kusursuzsa, dünyada neden kötülük var? (Teodise sorunu)
    • Eğer Tanrı her şeye gücü yetiyorsa, kendini sınırlayan bir şey yaratabilir mi? (Paradoks)
  2. Alternatif Görüşler (Tanrı Kusursuz Olmayabilir)
    • Panenteizm ve Panteizm: Tanrı, evrenin kendisiyle iç içe geçmiş bir varlık olabilir ve evrim sürecine tabi olabilir. Bu durumda kusursuzluk yerine gelişen bir Tanrı fikri ortaya çıkar.
    • Deizm: Tanrı, evreni yaratmış ama müdahale etmeyen bir varlık olabilir. Bu durumda Tanrı’nın mükemmel olup olmadığı bilinemez.
    • Ateistik ve Agnostik Yaklaşım: Tanrı’nın varlığı kanıtlanmadığından, kusursuz olup olmadığı tartışmaya açık kalır.

Özgür İrade Var mı?

Bu sorunun cevabı da evrenin doğasına ve Tanrı’nın özelliklerine bağlıdır.

  1. Determinist Görüş (Özgür İrade Yoktur)
    • Eğer Tanrı her şeyi önceden biliyorsa, özgür irade nasıl mümkün olabilir?
    • Eğer fizik yasaları ve biyolojik süreçler her şeyi belirliyorsa, insanlar özgür değil, sadece sebep-sonuç zincirinin bir parçasıdır.
  2. Özgür İrade ve Tanrı
    • Augustinus ve Aquinas gibi filozoflar, Tanrı’nın her şeyi bilmesine rağmen özgür iradenin var olduğunu savunurlar. Onlara göre, Tanrı geleceği bilir ama insan seçimlerini zorlamaz.
    • Jean-Paul Sartre gibi varoluşçular ise, özgür iradenin var olduğunu ama Tanrı’nın olmadığını söylerler. Çünkü Tanrı varsa, özgürlük mümkün değildir.

Çelişki: Kusursuz Tanrı ve Özgür İrade

  • Eğer Tanrı her şeyi biliyorsa, özgür irade bir illüzyon olabilir.
  • Eğer insanlar gerçekten özgürse, Tanrı’nın geleceği tam olarak bilmemesi gerekir ki bu da onun kusursuz olmamasını gerektirir.
Bu tartışma sonsuza kadar sürebilir @Thanos

Geçenlerde senin sorun olan "hangi hayvan olmak isterdiniz?" cevabıma tekrar dönelim.
"İnsan zaten bilimsel olarak Hayvan sınıfında." cevabını vermiştim ve bireysel olarak Ve bana tekrar sorumuştun ve tekrar cevabım "İnsan olmaya çalışırım." Olmuştu.

O bize bir akıl düşünme yeteneği vermişse sonuç olarak sınırlarımızı aşma noktasında onu inkar etme durumuna gelebileceğimizi de tabii ki bilir.
Mesele onun var olup olmadığını tartışmaktan ziyade (-ki bence varsam tabii ki var!) neden yaratıldığımızla ilgili.
Kişisel cevabım İnsan-ı kamil olabilmek yani "İnsan olabilmek" için. Bunun için neler yapmamız gerektiğidir esas mesele...
 
Kime göre, neye göre?
Senin için'' sınır'' olan şey; bir başkası için sadece bir eşiktir.
evrensel yada ilahi kurallar vardır bunlar bana göre sana göre yada şuna buna göre değildir .örnek matematikte sayılar sonsuzdur sınırı yoktur burada senin aklının sınırı vardır ve sen aklına sınır koyarsın daha böyle bir sürü örnek var
 
Zor biliyorum ama konuyu kilitlemek istemiyorum.
Lütfen DİNİ tartışma yapamadan felsefe sınırları içinde ve saygı çerçevesinde devam edelim.
 
Ooo! Sabah sabah kahveden güzel kafa açar, yeşillendiririm burayı ben.
O zaman öncelikle "şüphe" ile başlayalım.
Şüphe, insan zihninin en temel özelliklerinden biridir ve felsefi olarak birçok farklı açıdan ele alınabilir. Şüphe duymamızın nedenlerini birkaç başlık altında inceleyelim:

1. Bilinmezlik ve Sınırlı Bilgi

İnsan, doğası gereği sınırlı bilgiye sahip bir varlıktır. Hiçbir zaman her şeyi kesin olarak bilemeyiz. Bu yüzden karşılaştığımız her yeni durum, bilgi eksikliği nedeniyle şüpheyi doğurur. Descartes’in dediği gibi:
"Düşünüyorum, öyleyse varım" – çünkü şüphe etmek, düşünmenin bir parçasıdır.

2. Algılarımızın Güvenilmezliği

Gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz her şey algılarımıza dayanır ve algılarımız bazen bizi yanıltabilir. Örneğin; bir çubuğun suyun içinde kırık gibi görünmesi, rüyalarda gerçeği yaşıyor gibi hissetmemiz… Bu yüzden gerçekliği sorgulamak zorundayız.

3. Öğretilere Karşı Kuşku

Çocukluktan itibaren toplum, din, gelenekler ve eğitimle belirli bir düşünce sistemine yönlendiriliriz. Ancak büyüdükçe, bu öğretilerin hepsinin kesin doğru olup olmadığını sorgulamaya başlarız. Tarih boyunca birçok büyük düşünür, toplumsal kabul gören dogmalara karşı çıkarak ilerleme sağlamıştır.

4. Eleştirel Düşüncenin Temeli

Şüphe etmek, doğruya ulaşmanın anahtarıdır. Bilimsel yöntemin temeli bile sürekli sorgulamaya dayanır. Örneğin, Galileo ve Kopernik, o dönemde kabul edilen dünya görüşlerine şüpheyle yaklaştıkları için modern astronominin temelini attılar.

5. Hayatta Kalma Mekanizması

Evrimsel olarak bakarsak, şüphe hayatta kalmamızı sağlayan bir araçtır. Atalarımızın bir çalıdan gelen sesi hemen tehlike olarak algılaması, onların hayatta kalma şansını artırdı. Yani, beynimiz doğası gereği tehlikeleri göz ardı etmemek için şüphe etmeye programlanmıştır.

6. Sonsuz Gerçeklik Olasılıkları

Felsefi olarak baktığımızda, gerçeklik tek bir kesin doğrudan mı oluşur, yoksa sonsuz olasılıklar mı içerir? Eğer tek bir gerçeklik varsa bile, insan zihni onun tam bilgisine ulaşamayabilir. Bu yüzden kesin doğrular yerine sürekli sorgulama yolunu seçeriz.

Sonuç: Şüphe Zaruri midir?

Şüphe, insanı insan yapan özelliklerden biridir. Eğer şüphe etmezsek:

  • Gerçek bilgiye ulaşamayız.
  • Bilim ve felsefe gelişmez.
  • Yeni düşüncelere açık olamayız.
  • Dogmalara teslim oluruz.
Ancak aşırı şüphecilik de insanı paranoya, güvensizlik ve nihilizme sürükleyebilir. Önemli olan, dengeli bir şekilde şüphe edip mantıklı sonuçlar çıkarmaktır.

Peki @Thanos Zihnimizdeki düşüncelerin kaynağı nedir?
Zihnimizdeki düşüncelerin kaynağı, felsefi, bilimsel ve bilinç üzerine yapılan tartışmalarda en temel sorulardan biridir. Düşüncelerimizin nasıl ve nereden geldiğine dair birçok farklı yaklaşım var.

1. Biyolojik ve Nörolojik Kaynak

Beynimiz milyarlarca nöronun oluşturduğu karmaşık bir ağdır. Düşüncelerimiz, nöronlar arasındaki elektriksel ve kimyasal etkileşimler sonucunda ortaya çıkar. Ancak bu etkileşimler neden belirli bir bilince yol açıyor? Burası hâlâ tam olarak çözülebilmiş değil.

  • Bilinçsiz Düşünceler: Beyin, çoğu işlemi otomatik olarak yapar. Nefes almak, yürümek, tehlikeyi algılamak gibi birçok düşünce, bilinçli kontrol olmadan oluşur.
  • Bilinçli Düşünceler: Daha kompleks ve soyut düşünceler, bilinçli çaba gerektirir. Gelecek planları yapmak, felsefi sorgulamalar ya da sanatsal yaratıcılık gibi süreçler bilinçli düşüncelerin örnekleridir.

2. Deneyimler ve Çevresel Etkiler

Düşüncelerimiz, doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız deneyimler ve çevresel etkileşimlerle şekillenir. John Locke, insan zihninin doğuştan boş bir levha (tabula rasa) olduğunu ve tüm düşüncelerimizin deneyimlerden geldiğini savunmuştur.

  • Eğitim ve Kültür: Hangi toplumda, hangi geleneklerle büyüdüğümüz, düşüncelerimizin temel yapı taşlarını oluşturur.
  • Kişisel Deneyimler: Yaşadığımız olaylar, duygularımız ve hatıralarımız düşüncelerimizi şekillendirir.

3. Evrimsel ve Genetik Etkenler

Düşüncelerimizin bir kısmı, genetik mirasımızın bir ürünü olabilir. Evrim sürecinde hayatta kalmamızı sağlayan düşünce kalıpları beynimize işlemiş olabilir.

  • Örneğin: Ani bir ses duyduğumuzda tehlike algısı hemen devreye girer. Bu, düşüncelerimizin bazı kısımlarının doğuştan geldiğini gösterir.

4. Bilinç ve Serbest İrade Tartışması

Büyük bir felsefi soru da şu: Düşüncelerimizi gerçekten biz mi üretiyoruz, yoksa bilinçaltımız mı karar veriyor?

  • Determinizm: Düşüncelerimiz, beynimizdeki biyolojik süreçlerin kaçınılmaz bir sonucu olabilir. Yani biz aslında “özgür iradeye” sahip değiliz, sadece beynimizin ürettiği şeyleri düşünüyormuşuz gibi hissediyoruz.
  • Özgür İrade: İnsan zihni, kendi düşüncelerini yaratma ve değiştirme gücüne sahiptir. Seçimlerimiz tamamen bizim irademize bağlıdır.

5. Kolektif Bilinç ve Bilinçaltı

Bazı filozoflar ve psikologlar, bireysel düşüncelerimizin kolektif bilinçten etkilendiğini söyler.

  • Carl Jung: İnsan zihninin kolektif bilinçaltına bağlı olduğunu, düşüncelerimizin büyük bir kısmının insanlığın ortak deneyimlerinden etkilendiğini savunur.
  • Sigmund Freud: Bilinçli düşündüğümüzü sandığımız birçok şey aslında bilinçaltımızdaki bastırılmış duyguların ve arzuların bir yansımasıdır.

Sonuç: Düşünceler Nereden Geliyor?

Kesin bir cevap yok ama düşüncelerimizin oluşumunda biyolojik süreçler, deneyimlerimiz, genetik mirasımız, bilinçaltımız ve toplumsal etkiler rol oynuyor.

Şimdiii... Forumda kurallar gereği Siyaset ve Din tartışması yasak. Ama felsefe gereği bu konuların içinde neresinden kaçarsak kaçalım illa ki konu "ONA" dokunuyor ve kaçamayız. Bu yüzden şimdi DİNi bir kutuya koyun ve kenarda tutun. Herkesin inancıma saygıyla, o kutu bir kenarda dursun!
öyle devam edelim...

Tanrı Kusursuz mudur?

Bu sorunun cevabı, Tanrı’yı nasıl tanımladığına bağlıdır.

  1. Klasik Teistik Görüş (Tanrı Kusursuzdur)
    • Omnipotent (Her şeye gücü yeten)
    • Omniscient (Her şeyi bilen)
    • Omnibenevolent (Mutlak iyi ve adil)
    • Zamansız ve değişmez
    • Eğer Tanrı bu sıfatlara sahipse, kusursuz olması gerekir. Çünkü kusursuzluk, eksiklikten tamamen arınmış olmak demektir. Ancak bu görüşe karşı bazı eleştiriler var:
    • Eğer Tanrı her şeyi biliyorsa, özgür irade nasıl mümkün olabilir?
    • Eğer Tanrı kusursuzsa, dünyada neden kötülük var? (Teodise sorunu)
    • Eğer Tanrı her şeye gücü yetiyorsa, kendini sınırlayan bir şey yaratabilir mi? (Paradoks)
  2. Alternatif Görüşler (Tanrı Kusursuz Olmayabilir)
    • Panenteizm ve Panteizm: Tanrı, evrenin kendisiyle iç içe geçmiş bir varlık olabilir ve evrim sürecine tabi olabilir. Bu durumda kusursuzluk yerine gelişen bir Tanrı fikri ortaya çıkar.
    • Deizm: Tanrı, evreni yaratmış ama müdahale etmeyen bir varlık olabilir. Bu durumda Tanrı’nın mükemmel olup olmadığı bilinemez.
    • Ateistik ve Agnostik Yaklaşım: Tanrı’nın varlığı kanıtlanmadığından, kusursuz olup olmadığı tartışmaya açık kalır.

Özgür İrade Var mı?

Bu sorunun cevabı da evrenin doğasına ve Tanrı’nın özelliklerine bağlıdır.

  1. Determinist Görüş (Özgür İrade Yoktur)
    • Eğer Tanrı her şeyi önceden biliyorsa, özgür irade nasıl mümkün olabilir?
    • Eğer fizik yasaları ve biyolojik süreçler her şeyi belirliyorsa, insanlar özgür değil, sadece sebep-sonuç zincirinin bir parçasıdır.
  2. Özgür İrade ve Tanrı
    • Augustinus ve Aquinas gibi filozoflar, Tanrı’nın her şeyi bilmesine rağmen özgür iradenin var olduğunu savunurlar. Onlara göre, Tanrı geleceği bilir ama insan seçimlerini zorlamaz.
    • Jean-Paul Sartre gibi varoluşçular ise, özgür iradenin var olduğunu ama Tanrı’nın olmadığını söylerler. Çünkü Tanrı varsa, özgürlük mümkün değildir.

Çelişki: Kusursuz Tanrı ve Özgür İrade

  • Eğer Tanrı her şeyi biliyorsa, özgür irade bir illüzyon olabilir.
  • Eğer insanlar gerçekten özgürse, Tanrı’nın geleceği tam olarak bilmemesi gerekir ki bu da onun kusursuz olmamasını gerektirir.
Bu tartışma sonsuza kadar sürebilir @Thanos

Geçenlerde senin sorun olan "hangi hayvan olmak isterdiniz?" cevabıma tekrar dönelim.
"İnsan zaten bilimsel olarak Hayvan sınıfında." cevabını vermiştim ve bireysel olarak Ve bana tekrar sorumuştun ve tekrar cevabım "İnsan olmaya çalışırım." Olmuştu.

O bize bir akıl düşünme yeteneği vermişse sonuç olarak sınırlarımızı aşma noktasında onu inkar etme durumuna gelebileceğimizi de tabii ki bilir.
Mesele onun var olup olmadığını tartışmaktan ziyade (-ki bence varsam tabii ki var!) neden yaratıldığımızla ilgili.
Kişisel cevabım İnsan-ı kamil olabilmek yani "İnsan olabilmek" için. Bunun için neler yapmamız gerektiğidir esas mesele...
Konuya katkın için teşekkür ederiz, @Laperdesi
 
evrensel yada ilahi kurallar vardır bunlar bana göre sana göre yada şuna buna göre değildir .örnek matematikte sayılar sonsuzdur sınırı yoktur burada senin aklının sınırı vardır ve sen aklına sınır koyarsın daha böyle bir sürü örnek var
'' Kural'' dediğin her şey görecelidir. Verdiğin bütün örnekler de'' Sana göre ve bana göre'' dir :)
 
'' Kural'' dediğin her şey görecelidir. Verdiğin bütün örnekler de'' Sana göre ve bana göre'' dir :)
Kural yda yasa yada adı her ne ise sonuçta sınırı olan biziz varlık yada yokluk hepsi bir arada ve aynı anda sonuç yine yetersiz ile sonsuzu anlamaya çalışmak yettiğini iddia eden varsa işte meydan anlamamakta ısrar eden olursa sonu gelmez bunun ikikere iki neden beş etmezde dört edere döner
 
Kural yda yasa yada adı her ne ise sonuçta sınırı olan biziz varlık yada yokluk hepsi bir arada ve aynı anda sonuç yine yetersiz ile sonsuzu anlamaya çalışmak yettiğini iddia eden varsa işte meydan anlamamakta ısrar eden olursa sonu gelmez bunun ikikere iki neden beş etmezde dört edere döner
Burada matematik konuşmuyoruz; felsefe yapıyoruz. Felsefe'de 2x2 5'de eder 10'da eder. 😁
 
Burada matematik konuşmuyoruz; felsefe yapıyoruz. Felsefe'de 2x2 5'de eder 10'da eder. 😁
Felsefe iyidir severim yanlız sırf felsefe olsundiye felsefe yapılırsa felsefe saçmalamaktan başka bir işe yaramaz felsefenin de gidebileceği alan mantığın bittiği yerdir
 
Felsefe iyidir severim yanlız sırf felsefe olsundiye felsefe yapılırsa felsefe saçmalamaktan başka bir işe yaramaz felsefenin de gidebileceği alan mantığın bittiği yerdir
'' Var olan her şey ve var olacak her şey bir felesefenin ürünüdür'' diyorum ve nokta koyuyorum. :)
 

Geri
Üst