PARAM YETMİYOR DİYENLERE!!

Afacan15

Paylaşımcı
Katılım
9 Ekim 2024
Konular
64
Mesajlar
735
Tepkime puanı
1,028
PARAM YETMİYOR DİYENLERE!!
Eskiden insanlar unu çuvalla şekeri çuvalla, yağı teneke ile, peyniri de tulum tulum alıyormuş.Şimdi ise peyniri kilo ile, yağı bir kaç litre, şekeri de bir kaç kilo zor alıyormuş.Doğru. Eskiden böyleydi...Çünkü eskiden insanların kafası çalışıyordu.
-Eskiden insanlar, yağ, peynir, un, şeker gibi temel gıda maddelerine öncelik verirdi.
Adı üstünde temel gıda maddeleri.
En çok önem verilmesi gereken şeyler bunlardı.
-Eskiden insanlar, 3 kilo şeker parasına, gidip 1 bardak kahve içmezlerdi.
1 kg et parasına, oturup bir hamburger menü yemezlerdi.
Öğrenciler, evde 3 günlük makarna yiyip, dışarda cafelerde, nargileye, wayt çaklıt mokkaya 30 lira vermezlerdi. Sırf bir kaç fotoğraf çekip sosyal medyada ben sınıf atladım hissi veren, ucube fotoğraflar paylaşmazlardı. Evlerde Led ekran internet bağlantılı televizyonlar yoktu. İnternet de yoktu. Eskiden insanlar, ihtiyacı kadar elbise, ayakkabı alırdı. Sırf marka diye, sırf birilerine hava atacağım diye, tonla para harcamazlardı.Eskiden insanlar, 15 bin liralık telefonu ilk alanlardan olmak için, gece yarısından mağaza kuyruğuna girmez, mağaza açılır açılmaz da, yem zamanı gelmiş sığır gibi içeri dalmazlardı.Eskiden insanlar, çocuklarına en fazla bir kaç adet oyuncak alırlardı. Oyuncaklarla dolu odalar olmazdı. Eskiden insanlar, yemeklerini dışarda yemezdi. Dışarda kahvaltı filan hiç yoktu. Kimse 1 aylık kahvaltılık parasına, gidip dışarda kahvaltı yapmazdı.Dışardan eve yemek söylemek ayıptı. Eşek kadar kızlar, eve pizza söylemez, eşek kadar erkekler, akşama kadar odalarına kapanıp bilgisayar oyunu oynamazdı. Yetişkinlik çağına gelmiş her kız ve erkek, kendi evini çevirecek şekilde davranırdı. -Erkekler dışarda çalışır para kazanır, kızlar ev işi yapardı. Sırf aileden uzak, rahat takılmak, uyduruk üniversitelerde okumak için şehir dışına çıkılmazdı. Okuyorum diyerek, annenin babanın iliği kemiği kurutulmazdı.En azından insanlar, 1000 liraya kablosuz kulaklık almaktansa, 3 çuval şeker alayım diye düşünecek kadar akıllıydı.
-Eskimeyen çöpe attığı pahalı marka ayakkabıları giymeye devam edip, ona vereceği 300 lirayı, yağa, peynire verirdi.
 
Çok iyi ya , tespit çok yerinde sağol @Afacan15
 
çok haklı bir tespit fakat bu her şeyin çok pahalı olduğu alım gücümüzün inanılmaz düşük olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 1 kilo salatalık 50 lira olamaz
 
çok haklı bir tespit fakat bu her şeyin çok pahalı olduğu alım gücümüzün inanılmaz düşük olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 1 kilo salatalık 50 lira olamaz
Onun da sebebi , ihracat işte dışarıya gönderip gönderip duruyorlar sonra bize az kalıyor , az olan şeyinde fiyatı yüksek oluyor, tüm temel gıda da durum aynı, önce evindekileri doyurcan sonra dışarıya göndercen fazlasını, bunlar mali açıkları dışardan gelen ile kapatmaya çalıştıkları için olan halka oluyor.
 
Gelirleriniz son zamanlarda pek artmasa bile, her şeyin daha pahalı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Sadece hissetmiyorum, görüyorum. Hemen hemen her şeyin ya daha pahalı olduğu ya da aynı paraya daha az şey aldığınız kanıtlandı. Emekliliye ulaştım ve mevcut seviyemi korumak için en azından yarı zamanlı olarak çalışmaya devam etmem gerektiğini gördüm. Covid'den sonra kim görevde olursa olsun fiyatlar artacaktı. Biden'ı seçmeseydik enflasyonun daha az olacağına inanıyorum. Bunu kanıtlamanın bir yolu yok çünkü zamanda geriye gidip 2020'yi yeniden yapamayız. Covid ve uygulanan politikalar ekonomimize zarar verdi. Yerinde olan güçler, sahip olmadığımız parayı harcamaya devam etti. Bunu ödemek için paranın değeri o kadar fazla değil ve aynı şeyi satın almak için fiyatlar artmak zorunda kaldı. İnsanların cepleri için oy vermesi gerekiyor, iyi hissettiren şey için değil.
 
Kısa vadede hayır diyorsanız, ancak enflasyon çoğu ülkede gelirden daha hızlı büyüyor, bu yüzden kesinlikle öyle görünüyor. 20 yıllık bir zaman diliminde, bu çok doğru. 20 yıl önce bir aylık iyi yemek benim için yaklaşık 50 dolardı. Şimdi geçinebileceğim ancak hiç de keyifli olmayan bir aylık yemek yaklaşık 80 dolar. Tuvalet kağıdı ve sabunun gıdadan daha hızlı arttığı görülüyor. Konut fiyatları son 20 yılda inanılmaz derecede arttı.

Son 5 yıldır olan şey, ürünün boyutunu hafifçe küçültürken (en azından gıda maddeleri için) fiyatı düzenli olarak hafifçe artırmak gibi görünüyor. Garip olan şey, sizin için kötü olan gıdaların fiyatının neredeyse aynı oranda artmaması. Zenginlerin bunu yaparak fakirlerin daha hızlı ölmesini istediğini düşünmeye başlıyorum.
 
Deterjan çok pahalıydı, masraf olmasın diye soda ile kaynatıyorduk çamaşırı, taş soda. Kaya soda da derlerdi, kelle kelle olurdu. Atıyorduk suyun içine eritiyorduk. Atıyorduk çamaşırın içine onunla kaynatıyorduk, şahane de temizliyordu.

Çok az deterjan vardı o zamanlar zaten, Mintaks vardı, OMO çıkmış mıydı hatırlamıyorum. Bir şey daha vardı… Çiti! Çiti vardı, ama o da bulaşık deterjanıydı.

Sodayı bakkallar satıyordu. 50 kuruşluk, 25 kuruşluk, bir avuç, bir çamaşırlık. Kalıp sabunu da ikiye bölerdi kadınlar bitmesin diye. Çamaşır yıkarken el sabunu, kalıp sabunun tümünü, hayatta, asla, kimse kullanmazdı. En başında annem. Annem illa kalıbı ikiye böler, yarısını sabunluğa, yarısını çamaşırlığa götürürdü. Biri el yıkamaya, musluğun yanına, diğeri çamaşırın yanına. Hepsi ıslanıp erimesin diye, bir de çok kuruturlardı ki sabunu dayanıklı olsun diye.

Küçük kalan sabunlar da atılmaz, hepsi incecik incencik kalmış ya, toplanır eritilir, bir büyük sabun olurdu. Bende banyoda hâlâ var mesela böyle bir sabun, eski alışlanlıklardan vazgeçilmiyor, hem de mantıklı geliyor bana hâlâ. Kalanları biriktiriyorum, suyun altına tutuyorum, ıslanınca onlar birleşiyor, yeni sabun oluyor.

Masraf olmasın diye geçiyordu hayatlar, tutumluluk tasarruf…

Mesela şimdi zeytinyağını, çiçek yağını şarrr döküyoruz tencereye. Bu, asla yoktu. Bakır tencerelerin kapaklarını düşünün. Tencere ne kadar büyükse, yapacağın yemek ne kadar çoksa… Buna göre ayarlanır yağ oranı. Kapaklarda üç çizgi olur, yemek azsa birinci çizgiye kadar, yemek tencereyi doldurmuyor, ana yarıyı da geçiyorsa ikinci çizgi, tencere tamamı dolacaksa üçüncü çizgi ölçü olarak alınırdı yağ için. Yağ, asla rasgele dökülmezdi. Ölçümüz hep tencerelerimizin kapağındaki bu çizgilerdi.

Bir gün anneme dedim ki: “Anne, kaşıkla ölçelim bakalım, çizgiler ne kadar alıyor?”

Birincisi iki tahta kaşık aldı, ikincisi üç tahta kaşık… Aluminyum tencereler yoktu ki, herkesin bakır tenceresi vardı zaten evlerinde ve o kapak çizgileri de bu iş için kullanılırdı.

Kapakları da satın alırken bakardık, derin kapak kimse almazdı, sıva kapak olsun da az yağ gitsin diye.Şenlik,Ruhsar Sadi
 
Ben çocukken Babamın 500 Dönüm Tarlasi, Traktörü, Ortalama 150 Koyunu, Üç Beş İneği ve Danaları vardı.
Yİlda 60 ton Buğday, 150 Kuzu, Bir iki Dana satardı.
Ve ben kendimizi Fakir sanırdım hep. Çünkü hep üstünüzde eskimiş Elbise ve Ayakkabi vardı.
Sobada tezek yakardık. Saman ile ekmek yapılırdı.
Ama Et yemeğinden artık bıkıyorduk, hayvanın iç organları köpeklere verilirdi. Yumurta yememek için sofradan kaçardık. Pastırma sucuk günlük yiyeceğimizdi.
Tereyağı peynir yoğurt bozulunca atar yenisini yapardı Annem.
Bana göre Zengin Şehirde oturan şık giyinen Şehirlilerdi.
Ve muhtemelen herkes böyle düşünüyordu.
Çünkü herkes çocuklarını devlet memuru yapmak için okutuyordu.
Okusun hayatı kurtulsun. Köyde hayatını çürütmesin derlerdi.
Bu düşünce geleceğimize şekil verdi. Bizi fakirleştirdi.
Ve Domates, Biber, Patlican üretemeyen bir ülke yaptı.
Şimdi buradan bakıyorum ki!
Babam çok zengin bir adammış, Resmen ağa imiş.
Ama sürekli tasarrufu kişiliğinin bir rüknü yapmış, gereksiz elbiseleri israf saymış.
Köylüler Şehire göçtü.
Sehirler büyüdükçe köyde tarla satıp Şehirde Arsa aldılar. Daire karşılığı verdiler Müteahhide üçer beşer daire aldılar.
Şimdi o Dairelerde yiyecek sebzeyi alamıyorlar. Çünkü yok.
Soğan Patates alamıyorlar pahalı.
Tereyağı, Peynir alamıyorlar.
Doğalgaz zammına kızıyorlar
Hala köylüler, Şehre göçüyorlar.
Bunlar daha iyi günlerimiz.

Alıntı
DÜNYA HALİ
 
Hey gidi eski Türkiye .
 
PARAM YETMİYOR DİYENLERE!!
Eskiden insanlar unu çuvalla şekeri çuvalla, yağı teneke ile, peyniri de tulum tulum alıyormuş.Şimdi ise peyniri kilo ile, yağı bir kaç litre, şekeri de bir kaç kilo zor alıyormuş.Doğru. Eskiden böyleydi...Çünkü eskiden insanların kafası çalışıyordu.
-Eskiden insanlar, yağ, peynir, un, şeker gibi temel gıda maddelerine öncelik verirdi.
Adı üstünde temel gıda maddeleri.
En çok önem verilmesi gereken şeyler bunlardı.
-Eskiden insanlar, 3 kilo şeker parasına, gidip 1 bardak kahve içmezlerdi.
1 kg et parasına, oturup bir hamburger menü yemezlerdi.
Öğrenciler, evde 3 günlük makarna yiyip, dışarda cafelerde, nargileye, wayt çaklıt mokkaya 30 lira vermezlerdi. Sırf bir kaç fotoğraf çekip sosyal medyada ben sınıf atladım hissi veren, ucube fotoğraflar paylaşmazlardı. Evlerde Led ekran internet bağlantılı televizyonlar yoktu. İnternet de yoktu. Eskiden insanlar, ihtiyacı kadar elbise, ayakkabı alırdı. Sırf marka diye, sırf birilerine hava atacağım diye, tonla para harcamazlardı.Eskiden insanlar, 15 bin liralık telefonu ilk alanlardan olmak için, gece yarısından mağaza kuyruğuna girmez, mağaza açılır açılmaz da, yem zamanı gelmiş sığır gibi içeri dalmazlardı.Eskiden insanlar, çocuklarına en fazla bir kaç adet oyuncak alırlardı. Oyuncaklarla dolu odalar olmazdı. Eskiden insanlar, yemeklerini dışarda yemezdi. Dışarda kahvaltı filan hiç yoktu. Kimse 1 aylık kahvaltılık parasına, gidip dışarda kahvaltı yapmazdı.Dışardan eve yemek söylemek ayıptı. Eşek kadar kızlar, eve pizza söylemez, eşek kadar erkekler, akşama kadar odalarına kapanıp bilgisayar oyunu oynamazdı. Yetişkinlik çağına gelmiş her kız ve erkek, kendi evini çevirecek şekilde davranırdı. -Erkekler dışarda çalışır para kazanır, kızlar ev işi yapardı. Sırf aileden uzak, rahat takılmak, uyduruk üniversitelerde okumak için şehir dışına çıkılmazdı. Okuyorum diyerek, annenin babanın iliği kemiği kurutulmazdı.En azından insanlar, 1000 liraya kablosuz kulaklık almaktansa, 3 çuval şeker alayım diye düşünecek kadar akıllıydı.
-Eskimeyen çöpe attığı pahalı marka ayakkabıları giymeye devam edip, ona vereceği 300 lirayı, yağa, peynire verirdi.
Dilerim ki bunları şaka olsun diye yazmışsındır...
 
Neden şaka olsunki burada yazılanların hepsi gerçek. Ben bunların hepsini yaşadım.

Yaşadığını biliyorum, çünkü bu ülkenin tüm emekçileri ve aileleri, uzun yıllar boyunca aynı sömürüye maruz bırakıldı ve bırakılmaya devam ediyor. Benim tepkim, insanca yaşama hakkını gasp edenler yüzünden sefalet içinde yaşayan bir toplumun, hırsızlardan hesap sormak yerine, tüm gün eşek gibi çalışıp bir fincan keyif kahvesi içenlerden hesap sormayı doğru bulmasına. Bu bir şaka olmalı, değil mi? Psikolojide 'öğrenilmiş çaresizlik' olarak tanımlanan durum, kanaatimce bu ülkenin ve insanlarımızın en ciddi sorunu.
 

Geri
Üst