YİNE DE SEVER MİSİN?
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sever misin?
Hastalanmıştır, yatak döşek yatmaktadır. Mutfağa girip ona çorba yapar mısın, sabaha kadar yanında oturup ateşine bakar mısın?
Fabrikadan çıkıp gelmiştir. Üstünde başında makine ve yağ kokusu. Terlemiştir, yorulmuştur, uykusamıştır. Sarılıp ona, terini yanağınla siler misin?
Kötü bir haber almıştır, kırılmıştır kolu kanadı. Onun kolu kanadı olur musun?
Sadece sevgilisi değil, anası, babası, yareni, dostu, sırdaşı da olur musun?
Sadece ‘’seviyorum’’ demekle yar sevilmez.
Zulanda sakladığın son nefesini ona verir misin?
***
Yatıyordur onkoloji servisinde.
Saçları dökülmüş, bir zamanlar nehir gibi çağlayan teni teni, bir yaprak gibi kurumuştur. Zayıflamıştır, kırılıp dökülmüştür.
Uzandığı yataktan tavanın beyazına bakmaktadır. Yatağının ucunda solmuş çiçekler, ilaç kutuları, kolonya, kitap, su, bir parça kuru ekmek…
Daha üç ay önce, Üsküdar Sahili’nde, eli elinde, dudağı dudağında değil miydi?
Rüzgarda saçları dalgalandıkça,senin de için erimez miydi?
Bak, seni büyüleyen o kocaman gözler ne kadar da ufalmış. O vakitler güneş doğardı o bakışlarda, şimdi gece inmiş kirpiklere...
O böyle ölümün koynundayken, sen yine de, ilişip yatağın ucuna, elinden tutar mısın, saçsız başını okşar mısın?
Nefesinde ilaç kokusu...
Dudakları çatlamıştır susuzluktan....
Yine de öper misin, sarar sarmalar mısın?
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sever misin?
***
İşten çıkartılmıştır.
Ne parası vardır ne de yiyecek yemeği.
Morali bozuktur. Günlerce evinden çıkmamıştır. Perdeleri, telefonları kapalıdır. En umutsuz haliyle gömmüştür kendini eski bir koltuğa. Sehpanın üstünde izmarit dolu küllükler, boş bira şişeleri...
Çalar mısın kapısını, başına omuz, gözyaşına mendil olur musun ona?
Sözü bitmiştir, söz,
hayali bitmiştir, düş olur musun?
Sonra, kolundan tutup sokağa çıkarır mısın? Ona gökyüzünü, bulutları, kuşları gösterip, kulağına şarkılar fısıldar mısın?
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sevebilir misin?
***
Günler sonra işkencelerden gelmiştir.
Kan ravan içindedir.
Kapında durmuş, bir dal gibi titremektedir.
Patlamış dudaklarında mor inleyişler...
Saçlarında kirli bir toka, gözleri kan çanağı, solmuş teni.
Ne bir söz, ne bir hareket.
Sadece bir boşluğa bakmaktadır.
Sızlıyordur ayak tabanları, kolları tutmaz olmuştur.
Sarılır mısın, hemen içeri alır mısın?
Ağlıyordur.
Ağrıyordur.
Banyoya götürür müsün?
"Bu da geçer." der misin?
Hem ağrıyan yerlerini öpüp, hem de yıkar mısın?
Sonra yatağına yatırıp, ona sevdiği şiirleri okur musun?
Ihlamur yapar mısın?
Uykuya dalar, kabuslar görür, kendini tutamaz, altını ıslatır. Yatağını yorganını değiştirir misin?
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sevebilir misin?
***
Kadındır,
rujsuz, rimelsiz, ojesizdir. saçlarının boyası gitmiş…
Erkektir,
saçı sakalı uzamış…
İnsandır,
tükenmiş, umudu kalmamış.
gülemiyor, sevemiyor, anlatamıyor…
Ağız olur musun?
El olur musun?
Ses, nefes olur musun?
Gelemiyorsa, ayak
Göremiyorsa, göz olur musun?
İnsan iyiyken, seveni çok olur.
İnsan güzelken, saranı sarmalayanı çok olur.
Mutluysa, herkes arkadaş, herkes dost.
Hali vakti yerindeyse, herkes akraba, herkes komşu.
Aşk şiirleri güzel gözlere yazılır, çiçekler omuza dökülen saçlara verilir. Sevişiliyorsa, geçen zaman hep güzeldir ve dert, tasa, keder yoksa, sevmeye bahane çok olur.
Sen, sevdiğini yoklukta ve hastalıkta da sever misin?
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sever misin?
t a m e r d u r s u n
#PaletimdeRenkler
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sever misin?
Hastalanmıştır, yatak döşek yatmaktadır. Mutfağa girip ona çorba yapar mısın, sabaha kadar yanında oturup ateşine bakar mısın?
Fabrikadan çıkıp gelmiştir. Üstünde başında makine ve yağ kokusu. Terlemiştir, yorulmuştur, uykusamıştır. Sarılıp ona, terini yanağınla siler misin?
Kötü bir haber almıştır, kırılmıştır kolu kanadı. Onun kolu kanadı olur musun?
Sadece sevgilisi değil, anası, babası, yareni, dostu, sırdaşı da olur musun?
Sadece ‘’seviyorum’’ demekle yar sevilmez.
Zulanda sakladığın son nefesini ona verir misin?
***
Yatıyordur onkoloji servisinde.
Saçları dökülmüş, bir zamanlar nehir gibi çağlayan teni teni, bir yaprak gibi kurumuştur. Zayıflamıştır, kırılıp dökülmüştür.
Uzandığı yataktan tavanın beyazına bakmaktadır. Yatağının ucunda solmuş çiçekler, ilaç kutuları, kolonya, kitap, su, bir parça kuru ekmek…
Daha üç ay önce, Üsküdar Sahili’nde, eli elinde, dudağı dudağında değil miydi?
Rüzgarda saçları dalgalandıkça,senin de için erimez miydi?
Bak, seni büyüleyen o kocaman gözler ne kadar da ufalmış. O vakitler güneş doğardı o bakışlarda, şimdi gece inmiş kirpiklere...
O böyle ölümün koynundayken, sen yine de, ilişip yatağın ucuna, elinden tutar mısın, saçsız başını okşar mısın?
Nefesinde ilaç kokusu...
Dudakları çatlamıştır susuzluktan....
Yine de öper misin, sarar sarmalar mısın?
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sever misin?
***
İşten çıkartılmıştır.
Ne parası vardır ne de yiyecek yemeği.
Morali bozuktur. Günlerce evinden çıkmamıştır. Perdeleri, telefonları kapalıdır. En umutsuz haliyle gömmüştür kendini eski bir koltuğa. Sehpanın üstünde izmarit dolu küllükler, boş bira şişeleri...
Çalar mısın kapısını, başına omuz, gözyaşına mendil olur musun ona?
Sözü bitmiştir, söz,
hayali bitmiştir, düş olur musun?
Sonra, kolundan tutup sokağa çıkarır mısın? Ona gökyüzünü, bulutları, kuşları gösterip, kulağına şarkılar fısıldar mısın?
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sevebilir misin?
***
Günler sonra işkencelerden gelmiştir.
Kan ravan içindedir.
Kapında durmuş, bir dal gibi titremektedir.
Patlamış dudaklarında mor inleyişler...
Saçlarında kirli bir toka, gözleri kan çanağı, solmuş teni.
Ne bir söz, ne bir hareket.
Sadece bir boşluğa bakmaktadır.
Sızlıyordur ayak tabanları, kolları tutmaz olmuştur.
Sarılır mısın, hemen içeri alır mısın?
Ağlıyordur.
Ağrıyordur.
Banyoya götürür müsün?
"Bu da geçer." der misin?
Hem ağrıyan yerlerini öpüp, hem de yıkar mısın?
Sonra yatağına yatırıp, ona sevdiği şiirleri okur musun?
Ihlamur yapar mısın?
Uykuya dalar, kabuslar görür, kendini tutamaz, altını ıslatır. Yatağını yorganını değiştirir misin?
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sevebilir misin?
***
Kadındır,
rujsuz, rimelsiz, ojesizdir. saçlarının boyası gitmiş…
Erkektir,
saçı sakalı uzamış…
İnsandır,
tükenmiş, umudu kalmamış.
gülemiyor, sevemiyor, anlatamıyor…
Ağız olur musun?
El olur musun?
Ses, nefes olur musun?
Gelemiyorsa, ayak
Göremiyorsa, göz olur musun?
İnsan iyiyken, seveni çok olur.
İnsan güzelken, saranı sarmalayanı çok olur.
Mutluysa, herkes arkadaş, herkes dost.
Hali vakti yerindeyse, herkes akraba, herkes komşu.
Aşk şiirleri güzel gözlere yazılır, çiçekler omuza dökülen saçlara verilir. Sevişiliyorsa, geçen zaman hep güzeldir ve dert, tasa, keder yoksa, sevmeye bahane çok olur.
Sen, sevdiğini yoklukta ve hastalıkta da sever misin?
"Seviyorum" dediğin insanı, sadece öğlen on ikide değil, gece ikide, sabah beşte de sever misin?
t a m e r d u r s u n
#PaletimdeRenkler