Genetik Kodun Evrimi: Bütün Canlılar Neden Aynı Genetik Kodu Kullanıyorlar?

MAYDONOZ

Üye
Katılım
14 Temmuz 2025
Konular
10
Mesajlar
108
Tepkime puanı
219
Şehir
İstanbul
1752984559391
"Bilim camiası içerisinde sıklıkla duymanız mümkündür: türlerin genetik haritalarına bakarak evrimsel geçmişlerinin çıkarılması ve birbirleriyle olan akrabalık ilişkilerinin belirlenmesi... Şempanzelerle genlerimizin %98 benzer olması ama bir pirinç bitkisiyle bu oranın %60'lara kadar düşmesi, bir bakteriyle ise %2-3 arasına kadar gerilemesi. Bunlar uydurma sayılar değil, üzerinde sayısız farklı araştırma grubunun çalıştığı ve milyonlarca nükleotitin bilgisayar programları aracılığıyla taranması ve haftalar süren analizleri sonucunda ortaya konulan gerçeklerdir. Üstelik evrimsel biyolojinin gücü, bu analizlerde saklıdır: genlere bakmaksızın, başka yöntemlerle (morfolojik analizler, fosil kayıtları, fizyolojik incelemeler, vs.) geliştirdiğimiz evrim ağaçları, genetik analizlerle kontrol edildiğinde %100'e yakın bir başarıyla evrimsel biyolojinin doğru sonuçlar verdiğini görürüz. Yani evrim bir gerçektir ve bu gerçek, genlerimizde de net bir şekilde görülmektedir.

Türler arası genetik benzerlikten bahsederken, gerçek bir "benzerlik"ten söz ederiz. Genlerimizin kodladığı ve bizi "biz" yapan bütün özelliklerimizi kazandıran proteinlere ve onların yapıtaşı olan aminoasitlere baktığımızda, sadece 5 nükleotitin (adenin, timin, guanin, sitozin ve urasil) bütün genetik özelliklerimizi belirlediğini görürüz. Aslında teorik olarak bundan çok daha fazlası mümkündür. Üstelik yapılan incelemeler, canlıların genetik haritalarının birbirinden tamamen farklı olmasının onlar için mutlak bir avantaj sağlayacağını göstermektedir. Çünkü örneğin eğer ki şempanzelerle bizlerin genetik kodları bu kadar benzer olmasaydı, onların sahip olduğı SIV (maymun bağışıklık yetmezliği virüsü) bize bulaşarak AIDS'e neden olan HIV (insan bağışıklık yetmezliği virüsü) evrimleşemeyecekti. Peki madem ki mantıklı bir canlılık tasarımında alternatif genetik planlar olması gerekirken, türlerin her birinin (istisnasız olarak her birinin) genetik kodları birbiriyle aynı temele dayanır ve bu kadar benzerdir?"
Kaynak: Çağrı Mert Bakırcı (Evrim Ağacı'na çok teşekkürler.)

Sizin bu konuda düşünceleriniz nelerdir? (Lütfen saygı çerçevesinde)
 
Son düzenleme:
Ben de evrime inanıyorum. En bariz örneği de; Tırtıl'ın kelebeğe dönüşüp mutasyona uğramasıdır.
Bu, su götürmez bir gerçektir.

'' De ki; Onlar, apaçık delileri gözleriyle gördükleri halde inkar ederler!'' :)
 
Son düzenleme:
Ben de evrime inanıyorum. En bariz örneği de; Tırtıl'ın kelebeğe dönüşüp mutasyona uğramasıdır.
Bu, su götürmez bir gerçektir.

'' De ki; Onlar, apaçık delileri gözleriyle gördükleri halde inkar ederler!'' :)
Evrim konusunda tırtıl-kelebek örneği gerçekten etkileyici ama biyolojik evrimle biraz karıştırılmış gibi :) O dönüşüm 'metamorfoz' olarak geçiyor, tür içi gelişimsel bir süreç. Evrim ise milyonlarca yıl süren, genetik değişimlere dayalı bir tür değişimidir. Ama senin örneğin en azından doğanın ne kadar yaratıcı olduğunu güzel gösteriyor
O ayetten ilhamla şunu da diyelim: Delili görmek başka, doğru okumak başka. Evrim de doğru okunduğunda yaratılışla çelişmek zorunda değil, sadece yöntem üzerine farklı bir bakış sunar :)
 
evrim konusu en gerçek yaklaşım olsa da açıklanamayan ve cevabı olmayan soruları mevcuttur. Örneğin tarih boyunca pek çok canlının farklı tür ve şekillere evrildiği bulunan fosil ve çeşitli kalıntıların incelenmesi sonucunda ulaşılan bir bilgidir. Ancak evrimleşen türlerden sadece insan yapısının bugünlere gelişerek gelmesi ve diğer evrimleşmiş türlerin çoğunun yok olması veya varlığını sürdürenlerin geri kalmış canlılar olması açıklanamayan bir durumdur. Dünyada ilk insan varlığının ne şakilde ve nezaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Dinlerin dayattığı üzere Adem ve Havva dan gelme konusu da gerçeği yansıtmamaktadır. Dünya üzerinde sadece kan gruplarının oluşumlarına baktığımızda ilk insanların belli bir topluluk düzeyinde olması gerekmektedir. Kan gruplarının birbirbirleri karışımından devam edecek olan genetik oluumun yaşanması için ilk insan topluluğunda her kan grubundan enaz bir kişi olması ve bunların cinsiyetlerinin farklı olması gerekmektedir. Ayrıca her kadının doğurganlığının olmaması ihtimalide girdiğinde Adem ve Havva dan gelme fikri geçersiz olur. Dünya üzerinde farklı ırkların olması, deri ve saç renklerinin farklılığı, konuşulan dillerin çokluğu dünyada ilk insan kavramında açıklanması zor olan durumlardır. İnsan soyunun dünyaya nasıl geldiği, nasıl oluştuğu konusunda gen haritası veya evrim teorisi tam bir cevap vermemektedir. Dünyanın geçmiş zamanlarda hangi medeniyetleri barındırdığı, bu medeniyetlerin gelişmişlik düzeyleri gibi konular sadece arkeolojik araştırmalarda bulunan deliller kadardır. Büyük bir gizem ve sır dolu bir uygarlaşma veya belkide gerileme göstermiştir insanlık. Günümüzde teknoloji çok gelişmiş olmasına karşın aynı teknoloji sayesende insanlara bilmesi gerekenden fazlası sunulmamaktadır. Bu nedenle bize anlatılan, gösterilen veya kendi çapımızda yaptığımız araştırmalara göre belli bir bilgye ulaşmaktayız. ancak bu bilgilerin ne kadarı gerçeği yansıtmaktadır, ne kadarını öğrenmemizi istedikleri ile sınırlıdır.
 
evrim konusu en gerçek yaklaşım olsa da açıklanamayan ve cevabı olmayan soruları mevcuttur. Örneğin tarih boyunca pek çok canlının farklı tür ve şekillere evrildiği bulunan fosil ve çeşitli kalıntıların incelenmesi sonucunda ulaşılan bir bilgidir. Ancak evrimleşen türlerden sadece insan yapısının bugünlere gelişerek gelmesi ve diğer evrimleşmiş türlerin çoğunun yok olması veya varlığını sürdürenlerin geri kalmış canlılar olması açıklanamayan bir durumdur. Dünyada ilk insan varlığının ne şakilde ve nezaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Dinlerin dayattığı üzere Adem ve Havva dan gelme konusu da gerçeği yansıtmamaktadır. Dünya üzerinde sadece kan gruplarının oluşumlarına baktığımızda ilk insanların belli bir topluluk düzeyinde olması gerekmektedir. Kan gruplarının birbirbirleri karışımından devam edecek olan genetik oluumun yaşanması için ilk insan topluluğunda her kan grubundan enaz bir kişi olması ve bunların cinsiyetlerinin farklı olması gerekmektedir. Ayrıca her kadının doğurganlığının olmaması ihtimalide girdiğinde Adem ve Havva dan gelme fikri geçersiz olur. Dünya üzerinde farklı ırkların olması, deri ve saç renklerinin farklılığı, konuşulan dillerin çokluğu dünyada ilk insan kavramında açıklanması zor olan durumlardır. İnsan soyunun dünyaya nasıl geldiği, nasıl oluştuğu konusunda gen haritası veya evrim teorisi tam bir cevap vermemektedir. Dünyanın geçmiş zamanlarda hangi medeniyetleri barındırdığı, bu medeniyetlerin gelişmişlik düzeyleri gibi konular sadece arkeolojik araştırmalarda bulunan deliller kadardır. Büyük bir gizem ve sır dolu bir uygarlaşma veya belkide gerileme göstermiştir insanlık. Günümüzde teknoloji çok gelişmiş olmasına karşın aynı teknoloji sayesende insanlara bilmesi gerekenden fazlası sunulmamaktadır. Bu nedenle bize anlatılan, gösterilen veya kendi çapımızda yaptığımız araştırmalara göre belli bir bilgye ulaşmaktayız. ancak bu bilgilerin ne kadarı gerçeği yansıtmaktadır, ne kadarını öğrenmemizi istedikleri ile sınırlıdır.
Evrim teorisinin en büyük gücü, bugüne kadar keşfedilmiş biyolojik çeşitliliği anlamlandırmada sunduğu tutarlı çerçevedir. Ancak senin de belirttiğin gibi, bu çerçevenin sınırları vardır. Bilim, mutlak doğrular değil, sürekli güncellenen en iyi açıklamalar sunar. Evrim, şu anda biyolojik türlerin kökeni için en güçlü açıklamadır ama bu, her şeyi çözdüğü anlamına gelmez.
İnsanın diğer türlerden daha farklı bir evrimsel yolculuk geçirdiği doğrudur ama bu durum “sadece insan gelişti” anlamına gelmez. Diğer türler de değişti, bazıları çevresel nedenlerle yok oldu, bazıları ise çok az evrim geçirmelerine rağmen hayatta kaldı (örnek: timsahlar, köpekbalıkları). İnsan ise zeka, sosyal yapı ve kültürle kendi evrimini hızlandırdı.

Adem ve Havva anlatısı ise bilimsel bir hipotez değil, inançsal bir simgedir. Bilimsel olarak insan türü, genetik çeşitliliği açıklamak için çok daha geniş ve karmaşık bir atalar topluluğuna dayanmak zorundadır. Kan gruplarının dağılımı, ırksal ve genetik çeşitlilik, farklı çevresel ve coğrafi adaptasyonların sonucudur. Bunların hepsi, binlerce yıl süren evrimsel süreçlerle açıklanabilir. Tek bir çift insan bu çeşitliliği oluşturamaz.

Dillerin, ırkların, kültürlerin farklılığı da evrimin sadece biyolojik değil, kültürel bir süreç olduğuna işaret eder. İnsan toplulukları coğrafyaya, iklime, tarihe ve birbirleriyle etkileşime göre şekillendi. Bu da ortak atadan gelen insanların zamanla çeşitlenmesini sağladı.

Teknolojinin gelişip gelişmemesi ise bilginin erişilebilirliğine değil, çoğu zaman politikaya, ekonomiye ve eğitime bağlıdır. Sana katıldığım nokta şu: İnsanlara neyin sunulup sunulmadığı sorusu önemlidir. Ancak bu, sadece birileri bir şeyleri gizliyor diye değil, bilgiye ulaşmanın da çaba, merak ve eleştirel düşünme gerektirmesindendir.

Sonuçlamak gerekirse evet, hâlâ bilinmeyen çok şey var. Ama bu, eldeki bilgilerimizin geçersiz olduğunu göstermez. Sadece insanlık olarak henüz yolun başında olduğumuzu gösterir. Ve bu yolculuğun hem bilim hem felsefe hem de inançla şekillenmesi gerektiğini düşünüyorum.
 
evrim konusu en gerçek yaklaşım olsa da açıklanamayan ve cevabı olmayan soruları mevcuttur. Örneğin tarih boyunca pek çok canlının farklı tür ve şekillere evrildiği bulunan fosil ve çeşitli kalıntıların incelenmesi sonucunda ulaşılan bir bilgidir. Ancak evrimleşen türlerden sadece insan yapısının bugünlere gelişerek gelmesi ve diğer evrimleşmiş türlerin çoğunun yok olması veya varlığını sürdürenlerin geri kalmış canlılar olması açıklanamayan bir durumdur. Dünyada ilk insan varlığının ne şakilde ve nezaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Dinlerin dayattığı üzere Adem ve Havva dan gelme konusu da gerçeği yansıtmamaktadır. Dünya üzerinde sadece kan gruplarının oluşumlarına baktığımızda ilk insanların belli bir topluluk düzeyinde olması gerekmektedir. Kan gruplarının birbirbirleri karışımından devam edecek olan genetik oluumun yaşanması için ilk insan topluluğunda her kan grubundan enaz bir kişi olması ve bunların cinsiyetlerinin farklı olması gerekmektedir. Ayrıca her kadının doğurganlığının olmaması ihtimalide girdiğinde Adem ve Havva dan gelme fikri geçersiz olur. Dünya üzerinde farklı ırkların olması, deri ve saç renklerinin farklılığı, konuşulan dillerin çokluğu dünyada ilk insan kavramında açıklanması zor olan durumlardır. İnsan soyunun dünyaya nasıl geldiği, nasıl oluştuğu konusunda gen haritası veya evrim teorisi tam bir cevap vermemektedir. Dünyanın geçmiş zamanlarda hangi medeniyetleri barındırdığı, bu medeniyetlerin gelişmişlik düzeyleri gibi konular sadece arkeolojik araştırmalarda bulunan deliller kadardır. Büyük bir gizem ve sır dolu bir uygarlaşma veya belkide gerileme göstermiştir insanlık. Günümüzde teknoloji çok gelişmiş olmasına karşın aynı teknoloji sayesende insanlara bilmesi gerekenden fazlası sunulmamaktadır. Bu nedenle bize anlatılan, gösterilen veya kendi çapımızda yaptığımız araştırmalara göre belli bir bilgye ulaşmaktayız. ancak bu bilgilerin ne kadarı gerçeği yansıtmaktadır, ne kadarını öğrenmemizi istedikleri ile sınırlıdır.
Evrim her soruya cavap veremez, vermesi de beklenemez zaten. Belki ileriki zamanlarada daha fazlasını sunabilir. Tıpkı dinlerin her soruyu cevaplandıramadığı gibi.
Sonucta; Darwin, '' Peygamber de değil, Tanrı da'' değil. Böyle bir iddiası da olmadı hiç.

Sonuçta Darwin de bizim gibi kusurlu bir insan. Bazı konularda yanılmış da olabilir ama bu Evrim'i tümden çürütmez.
Şu an elimizdeki en güçlü argüman evrimdir. Gelişmeye açıktır, eleştirilmeye de. Tabu değildir, bilimdir.

Ayrıca bana göre; '' Adem ve Havva'' değil; Ademler ve Havvalar vardır.

Kaldı ki; bazı coğrafi bölgelerde iki cinsiyetin olması gerekmedi, Tıpkı kurbağaların duruma göre; erkekse dişi olduğu, dişiyse erkek olduğu....
Doğal şartlara göre cinsiyet değiştridkileri bir gerçektir.
 

Geri
Üst